Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesi ile Suriye'nin Tel Abyad şehri sınırındaki Gültepe Hudut Karakolu mıntıkasında, terör örgütü PKK/YPG tarafından daha önceden tuzaklanmış el yapımı patlayıcının, bir askeri aracın geçişi esnasında infilak etmesiyle "vatan nöbetinde olan evlatlarımız; Teğmen Murat Alyakut, Piyade Onbaşı Enes Koç ile Sözleşmeli Er Ertuğrul Ulupınar şehit oldular.
Daha öncekiler de olduğu gibi bu menfur saldırının faili de PKK/YPG.
Önce bu gerçeğin altını kalın bir çizgi ile çizelim.
Sonra da aşağıdaki iki başsağlığı mesajını okuyalım.
“Barış Pınarı Bölgesi Gültepe Hudut Karakolu’nda askeri araç geçerken yaşanan patlamada şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun"
"Şanlıurfa'da patlama sonucu şehit verdiğimiz kahraman Mehmetçiklerimize Yüce Allah’tan rahmet, yaralı askerimize acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun. Milletimizin başı sağ olsun..."
Tahmin edin bakalım bu iki mesaj kimlere ait ve bu iki mesajda da itinayla saklanan fail kim?
Ne ilginç tesadüf(mü)ki saldırının faili iki mesajda da yok.
Başsağlığı mesajlarında üç askerimizin şehit edildiği tuzaklamayı yapan PKK/YPG ile ilgili en küçük bir ipucu göremiyorsunuz..
Mesajlardaki ifadelere bakıldığında sanki gökten zembille oraya indirilmiş bir bomba patlamış da askerlerimiz ölmüş gibi bir sonuç çıkıyor, daha doğrusu öyle bir algılama yapılması isteniliyor.
Neden acaba?..
Fail yani PKK/YPG neden ısrarla gizleniyor?..
Çok basit.
Onlara sırtlarını yaslayan siyasi ortaklarını küstürmemek, kızdırmamak.
Bir yandan zevahiri kurtarmak için usulen başsağlığı mesajı yayınlanırken diğer taraftan da başsağlığı mesajında bile cinayetleri gerçekleştiren terör örgütünün siyasal uzantılarını üzecek bir ifade kullanılmamasına özen gösteriliyor.
O siyasi uzantıyı kırmamak için neleri yaptıklarını, iktidarlarında onlar için iki bakanlık bile verilebileceğini, yüzünde rabbi yessir okunan belediye başkanlarının gassallara varıncaya kadar onlara nasıl şefkatle kucak açtıklarını ve işbirliğinin devamı için daha neleri yapabileceklerini biliyoruz.
İkbal hesaplarında onlarsız hiçbir formülün işe yaramayacağını bilerek işbirliklerini artık gizlemeye gerek görmeden güzellemeler yapanları anlıyoruz da…
HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırdıklarını söyleyenlerin, genel başkanlarının ismi Pervin Buldan’la birlikte anıldığı için kıyamet kopartanların şehit edilen askerlerimizle ilgili olarak yayınladıkları taziye mesajında bile failin PKK/YPG olduğunu neden göremiyoruz?..
Yoksa ittifak ortaklarının hoşgörüleri(!) onlara da mı bulaştı?..
Oysa şehit bacısına milyonların duyduğu bir şekilde sin kaflı en ağır küfrü ederlerken, şehit ağabeyini porno sitesi gezmekle oralarda yavşak yavşak konuşmakla suçlarken ne kadar cesurdular?..
Cumhurbaşkanını Netanyahu’ya benzetecek kadar nefret kusarlarken, kendilerine hoşlanmadıkları sorular soranlara, yaptıklarını hatalarını yüzlerine vuranlara tekme tokat saldırırken ne kadar rahattılar?..
Esnaf tiyatrolarında ucuz oyunlar oynarken, patates soğan edebiyatıyla gündemi oluştururken ne kadar özgüvenliydiler?..
Ama işin ucu siyasi çıkarlara gelince tedbiri elden bırakmıyorlar.
Haksız(!) da sayılmazlar
Ne diyordu HDP’li Fatma Kurtulan;
“İYİ Parti, size söylüyorum; Size rağmen içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK’ye içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz”
Danıştay; bizim öyle bir kararımız yok diyor.
Kendisine randevu verilmediği halde, şov maksatlı baskın yapar gibi Milli Eğitim Bakanlığı’na giden Kemal Kılıçdaroğlu, öğretmen atamalarıyla ilgili mülakat hakkında Danıştay kararı olduğunu iddia ederek, “Danıştay’ın verdiği bir karar var. Mülakatta artı 3 eksi 3 puan verebilirsiniz diyor. Bir puan aralığı belirliyor. Aldığı puanla, yazılıda aldığı, KPSS’de aldığı puanla mülakatta verilecek puanın aralığını belirliyor. Buna uymuyorlar. Yani Danıştay kararına uymuyorlar” demişti.
CNN Türk’te Hande Fırat’ın sunduğu Gece Görüşü programına katılan (06/01) Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer yaptığı açıklamada; "Biz de akşama kadar onu araştırdık. Gerçekten var da bizim mi haberimiz yok böyle bir Danıştay kararından. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı hukuk devletinin ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır ve uymak zorundadır ve bunun olmadığını gördük. Milli Eğitim Bakanlığı olarak Danıştay’a yazı yazdık, artı 3, eksi 3 puan ile ilgili bir şey var mı? diye sorduk. Danıştay’dan da böyle bir kararın olmadığı geldi” diyerek iddianın gerçeği yansıtmadığını ortaya koydu.
Medyadan öğrendiğimize göre (Sabah 06/01/2022) 2019 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ASKİ de görevde yükselme sınavlarında mülakata giren 142 kişiden sadece 5’ine yazılı sınavda aldıkları puan verilirken yazılı sınavda yüksek not alan 73 adaya mülakatta düşük puan verilerek elenmeleri sağlanırken, yazılı notları düşük 44 adaya mülakatta 10-40 fazla verilerek bunlardan 40’ının başarılı olmaları sağlanmış.
Eğer böyle bir karar var ise ASKİ sınavlarında neden uygulanmadı?..
Böyle bir karar olmadığı bizzat Danıştay tarafından açıklandığına göre; neden gözümüzün içine baka baka yalan söylendi?
Ve böylesine kuyruklu bir yalan neden Bakanlık basmanın(!) hukuki dayanağı olarak gösterildi?..
Gerçek olmadığı hemen ortaya çıkabilecek bir iddianın peşine takılıp Bakanlık basmak Türkiye’yi yönetmek iddiası taşıyan bir siyasiye yakışıyor mu?
Teşekkür
Çankırı Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen’in girişimleri ile yöreye özgü ve benzerlerinden ayırt edici birçok özelliği bulunan Çankırı Pıhtı yemeği, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından yapılan incelemelerin tamamlanması ile coğrafi işaretli ürünler listesine dâhil edildi.
Yöresel lezzet, Çankırı Belediyesinin tescilli 7. ürünü olurken şehrin ise tescilli 9. ürünü oldu. Başkan Esen’in açıklamasına göre başvuru yapılan 12 yöresel ürünün incelemesi de devam ediyor.
Çankırı kültürüne sahip çıkan sayın başkana ve emeği geçen tüm hemşerilerimize teşekkür ediyoruz.