Seçimler hayırlısıyla sonuçlandı ama 14 Mayıs gecesi koyun muamelesi yaptıkları, tuvalet terliğine bile oy vermeye razı seçmenlerini; “esas kazanan biziz”, “iktidar büyük bir yara aldı”, “altı ay sonra seçim garanti” diyerek uyutmaya devam edenlerin Güldür güldür skeçlerini gölgede bırakacak komiklikleri devam ediyor.
Hem Cumhurbaşkanlığı ve hem de milletvekilliği seçimlerini kaybeden, partisinin milletvekili sayısını bir önceki döneme göre azaltan, toplam oyları yüzde biri bile bulmayan masa arkadaşlarına 38 milletvekilliği hediye edecek kadar cömert davranan Kemal Kılıçdaroğlu, seçimin ikinci tura kalmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük bir travma yaşadığını, bunun bile büyük bir başarı olduğunu söyleyerek milleti güldürdü.
Travmayı nasıl anladı bilmiyoruz ama kaybettiği 13 seçime rağmen bir travma yaşamaması, aksine her seferinde asıl kazananın kendisi olduğunu iddia etmesi onun anladığı travma ile bizim bildiğimiz travmanın aynı şeyler olmadığının gösteriyor ki bu da ekstra bir güldürme motivasyonu sağlıyor.
Kaybederken kazanması ve her kayıptan sonra genel başkanlık koltuğunu daha da sağlamlaştırması, siyasal bilimler ve siyaset psikolojisi açısından incelenmesi gereken bir durum olsa da Türkiye Değişim Partisi'nin (TDP) CHP'ye katılması sonrası düzenlenen basın toplantısında dile getirdiği 'Birleşe birleşe kazanacağız' sloganı nûrun alâ nûr misali komiklik üstü komikti.
“Gerekirse 16’lı masa 26’lı masa kuracağım” diyerek kaybetmek için masa kurmaya doymayan ve kendisine bir şey kalmasa da dağıtarak mutlu olmaya çalışan bir nefsin esiri olması seyrine doyum olmayan nadide bir entrika komedisi örneği sunuyor.
Kalkanı zorla oturtuyor, masadakiler yiyor içiyor gülüyor eğleniyor, bulaşıkları yıkamak ona kalıyor ama o bunu dert edinmiyor.
Dahası masadaki dostları(!) (CHP Üyesi Cüneyt Kaya’nın ifadesiyle) onu dolandırıyor ama o daha kalabalık üyelerle yeni masalar kurmayı hedefliyor.
Böylesine renkli bir siyasi iradeye gülmezsiniz de ne yaparsınız?
Kaybettiği son seçimlerin sorumlusu olarak; kendi seçtiği parti meclisi üyelerini, sayıları yüze varan danışmanlarını, sosyal medya trollerini, anket şirketlerini, Yeni Şafak Gazetesi’ni, köylüleri/ depremzedeleri gösteren, ancak kendisinin hiçbir kusur ve hatasının olmadığını belirterek yeni zaferler müjdeleyen bir zihniyete gülmeyelim de ağlayalım mı?
Yeni Şafak Gazetesi sosyal medya reklamlarına kendisinin seçilmemesini sağlamak için üç milyon TL reklam vermiş. Bir gazete bu parayı nereden bulmuşmuş?..
Sözcü, Cumhuriyet, Karar, Milli Gazete, Habertürk TV ve Dijital Gazete, Yeni Asya, Halk TV, Tele1, T24, FOX TV, Twitter gibi kendisini açıkça destekleyen medya organları neden bir Yeni Şafak Gazetesi kadar etkili olamamışlar?
Danışmanları Yeni Şafak’ın Facebook sayfasının neden dokuz milyona yakın takipçisi olduğunu araştırmamışlar?
Yeni Şafak’ın Facebook sayfasının kitleleri harekete geçirme gücünü bilen Fetöcülerin 15 Temmuz’dan iki ay önce Facebook’taki adamlarını harekete geçirerek sayfayı kapattıklarını, yeniden açılması için Yeni Şafak’ın nasıl büyük bir mücadele verdiğini bol maaşlı danışmanları okumamışlar mı?
Hadi Yeni Şafak’ın etkileme gücü karşısında çaresiz kalmışlar peki kendisini reklam ve pazarlama uzmanı olarak tanımlayan Akan Abdula’ya ödedikleri iddia edilen 49 milyon TL neden bir işe yaramamış?
14 Mayıs’tan sonra sırra kadem basan Akan Abdula’nın yakasına yapışıp sorsun bakalım, köylüleri/depremzedeleri etkileyemeyen gece yarısı mutfak videoları neden bir işe yaramamış?
Yeni Şafak 3 Milyon TL reklamla kazanmasını önlediyse, “sana söz yine baharlar gelecek” türünden liseli âşık sözleriyle seçim kazandıracaklarını vaat edenlere 49 Milyon para ödeyip sonra da seçimi kaybetmek, sizce de komik değil mi?
Hele o köylüler yok mu? Beş yüz liraya bir ay tıkır tıkır geçinen, parayı harcayacak yer bulamayan, sonra da o paraları biriktirip ev araba alan o hain köylüler?
Oylarını beşyüz lira satan o cahil köylüler.
Bir de depremzedeler var. Kendilerine yapılan yardımlar karşılığında oylarını vermek zorunda oldukları zannedilen depremzedeler.
Gittiler Erdoğan’a oy verdiler, demokrat amcayı göz göre göre harcadılar.
Böylesine derin bir tespiti yansıtan bir komikliğe hadi gelin de gülmeyin bakalım?
****
Geç keşfedilmiş bilge siyasetçi Temel Reis; “İktidar eskisi kadar güçlü değil, Mecliste çoğunluğu kaybetti, vatandaşın yavaş yavaş gerçeklerin farkına vardığının göstermesi bakımından çok büyük önem taşıyor” diyerek güldürme yeteneğini sergiliyor.
Tahminlerinin isabetli olup olmaması milletin umurunda değil, millet gülerek rahatlatıyor.
Masa altı ortaklarından HDP’li Meral Danış Beştaş da komiklikten yana Temel Reisten geri olmadığını gösterdi.
“İktidar kazanamadı aslında. Bu kazanma dedikleri 1,5-2 puanlık fark aslında. Yeni ortaklarıyla toplumsal meşruiyeti bulunmayan bir sonuçtur.” Diyerek sadece milleti değil kargaları bile güldürmeyi başardı.
Bu komik değerlendirmeyi ciddiye alıp cevap vermek, cevap vereni de gülünç hale düşürür.
****
Komiklik denince 14 Mayıs gecesinin komedi/dans ikilisini pas geçmek haksızlık olur.
Düşman ilan ettikleri Anadolu Ajansı bir yana ANKA Haber Ajansının verilerinin bile YSK’nın sandık sonuçları ile bire bir uyumlu olduğu saatlerde üç defa ekrana çıkarak “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanı seçilmiştir” diyerek seçmenlerini aptal yerine koymaları fevkaladenin fevkinde bir komiklik gösterisi olmuştur.
Seçim öncesiyardımcılığı uğruna kazandı yalanı söylediği genel başkanının bugün değişim için koltuğunu bırakması isteyen, yüzünde ablasının Rabbi Yessir okuduğu Mağdurinden İmam Zade Ekrem Efendinin bu ikiyüzlülüğü Fars komedi türünün nadide örneklerinden birisi olarak tarihteki yerini almıştır.
Komiklik performansı henüz yeterli olmayan partnerinin seçim öncesinde yaptığı; "HDP'de mecliste olup derdini anlatmak istiyordur, meşrudur bu şekilde düşünüyorsa. Demirtaş'ın 'PKK silah bırakmalı' açıklamasını gördüm. HDP bu şekilde meclise gelip meclisin güçlü olmasını isteyip PKK'ya 'silah bırakın, ne konuşulacaksa mecliste konuşulsun' diyecektir belki." Açıklaması gelecek için umut verici olmuştur.
“HDP’nin PKK’ya silah bırakın ne konuşulursa Mecliste konuşulsun” diyebileceğini ancak üstat komedyenler düşünebilirler.
****
Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ “Seçimi kaybettik demek süzme aptallıktır” sözleriyle dünya mizah tarihinin en komik örneklerinden birini sergiledi.
Ama hakkını yemeyelim komiklikte Gazeteci Can Ataklı zirveye tırmandı.
"Seçimleri kesinlikle muhalefet kazandı. Hem de böyle 55'e 45 falan. O konuda çok iddialıyım ama kanıtlama şeyimiz yok." Diyerek hem kazananın kesinlikle muhalefet olduğunu, hem aralarında on puanlık fark olduğunu, hem bu konuda çok iddialı olduğunu ama kanıtlama şeyinin(!) olmadığını ifade ederek iki satırlık bir açıklamaya dört zırvayı sığdırmayı başardı.
“Kazananın kesinlikle muhalefet olduğu ancak kanıtlama şeyinin olmaması” gibi komik bir replik ne Kemal Sunal’ın ne de 1970'li yıllarda Türkiye'de Yavru ile Kâtip olarak bilinen İtalyan sinemasının iki komik oyuncusu Franco Franchi ve Ciccio Ingrassia’nın filmlerinde yer almadı.
Yılmaz Erdoğan’ın Çok Güzel Hareketler, Ali Sunal’ın da Güldür Güldür’ün senaryo ekibine bu mizah dehasını dâhil etmelerinde yarar var.
Peki, komiklikler bunlarla sınırlı mı?
Ebette değil.
En komiğini en son sona sakladım.
CHP Üyesi Cüneyt Kaya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi Genel Başkanları, parti yetkilileri ve bunlarla iştirak iradesi olan gazeteciler, göreviler ve yetkililer haklarında dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Okurken gülmekten kırılacağınız dilekçesinde Cüneyt KARA bakın neler yazmış.
“Ben CHP'ye gönül vermiş, üyesi olarak CHP için çabalamış ve çalışmış birisi olarak seçim sonrası davranışlar ve sonuç üzerine yapılan tahliller sonucunda Partimizin, Millet İttifakı çatısı altında girdikleri 14 Mayıs 2023 ve 28 Mayıs 2023 tarihli seçimlerde yukarıda ismi verilen ŞÜPHELİLER tarafınca başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm CHP'nin ve CHP'lerin kandırıldığını gördüm. Böylece irademiz fesata uğratıldı. Kendilerinin oylarının ve etkilerinin büyüklüğü noktasında çeşitle yalan, hile ve desise ile Genel Başkanımız ve kurmaylarının kandırıldı. Bu fesada uğramış irade ile CHP kandırılarak ederlerinin üstünde milletvekili talepleri olmuştur. Bu talep bu dolandırma sonucu kabul edilmiştir.
Bilineceği üzere Türk Ceza Yasasının 157. maddesine Dolandırıcılık "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak" olarak tanımlanmıştır. Dolandırıcılık bir kimsenin "doğru davranma ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ederek kişileri aldatıp iradelerini yanıltmak suretiyle" şeklinde oluşmaktadır.
Yukarıdaki partiler kendilerini olduğundan çok göstermiş. Oturdukları masada oy oranlarının en az toplamda %7 olduğundan dem vurmuş ve kendileri olmazsa Erdoğan'ın oylarının buraya kanalize olmayacağı yönünde devamlı aynı ‘yalan beyanları’ üreterek, masadaki bileşenleri kandırarak inandırmışlardır. İlk tur seçimin bitmesi ile kendilerinin beyanlarının aksine durumun geliştiği, ilk perdede kendilerinin hiç hak etmedikleri bir milletvekiline ulaştıkları görülmüştür. Burada herkes hüzünlüyken Gelecek Partisi ‘işte grubumuz’ diyerek fotoğraf paylaşmıştır. Deva partisi ‘Anayasa değişikliği için hazırız’ demiş, Saadet Partisi ise ‘seçimler adil değildi’ diyerek çıkışta bulunmuştur. Kimse biz hak etmeden bu vekilleri aldık, bizim etkimiz hiç yokmuş dememiştir. Çünkü bu kimseler bu gerçeği bilerek masaya oturmuş ve CHP'yi kandırarak Türk Siyasi Hareketindeki en büyük DOLANDIRICIK eylemine imza atmışlardır.
Bu Partilerin eylemi bence TCK 158. maddedeki NİTELİKLİ HALLER KAPSAMINDADIR. Buna göre maddede ifadesini bulan CHP'yi, görevlilerini, üyelerini ve seçmenini;
DİNDAR VE MUHAFAZAKÂRLAR BİZİM İÇİN OY VERECEK DİYE İKNA EDERKEN "Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle" (TCK m.158/1-a)
KILIÇDAROĞLU'NA KORKU VEREREK BİZ OLMASAN KAZANAMAZSIN DİYEREK "Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle" (TCK m.158/1-b)
BENZERİ HABERLERİ KENDİ BASIN ORGANLARINDA SÜREKLİ VEREREK "Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle" (TCK m.158/1-g) Kapsamında fail olmuşlardır.
SONUÇ: Yukarıda arz ettiğim gerekçeler ile anılan suçlar kapsamında gerekli soruşturmanın yapılarak ilgililerin cezalandırılmasını duyguları istismar edilen şahsım ve partim adına talep ederim”.
Allah için söyleyin, bunlara gülmeyelim de neye gülelim?