Halen cezaevinde tutuklu bulunan ve avukatları aracılığı ile Halk TV’nin sorularını cevaplayan Selahattin Demirtaş; “Eğer diğer muhalefetten kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye Açılımı yapmak zorundayız… Özgüvenle tüm Türkiye'yi kucaklamak zorundayız' dediniz? Türkiye Açılımı önerinizi daha detaylı ve somut örneklerle anlatabilir misiniz?" sorusuna şu cevabı verdi.
"Türkiye toplumunun bölünme korkusunu, silah, şiddet, terör korkusunu ortadan kaldıracak barış politikaları, birlik söylemleri üretmeliyiz. Daha fazla üretmeliyiz. Çünkü buna gerçekten inanıyoruz. Dolayısıyla gerçekten inandığımız şeyi daha somut ve cesurca gösterebilmeliyiz.
Örneğin, Çanakkale Şehitliğini ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim. Bunun gibi somut bazı mesajlar toplumu rahatlatır ve toplumun tüm kesimleri derdimizi, çözümlerimizi daha içten dinlemeye başlar. Biz bu silah, şiddet, savaş meselesini kalıcı olarak ve diyalogla, ikna yoluyla çözebiliriz. HDP'nin buna gücü var ve bunu Türkiye toplumunu daha fazla kucaklayarak yapmalıyız ki, demokrasiyi büyütecek toplumsal zemini ve desteği yakalayabilelim".
Demirtaş T24'teki yazısında; "Büyük değişime hazır olun. Kimseyi dışlamayın. Herkesin el ele, yan yana durması için uğraşın. Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye'dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir" ifadeleriyle birlik ve beraberlik çağrısı yapmıştı.
Değerli Gazeteci Nedim Şener’in sosyal medya paylaşımında ifade ettiği üzere; “PKK’nın sözcüsü terörist elebaşının heykelini dikecekti, yakında “tek devlet tek millet tek vatan tek bayrak” der mi der.
Genel Başkanlığı döneminde "PKK'lı teröristlerin cenazesine gitmeyen vekile soruşturma açarım" açıklaması yapan Demirtaş’ın son zamanlarda damardan verdiği şirinlikler(!) gözlerden kaçmıyor.
Eş Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar “bizi hesaba katmadan aday belirlerseniz biz de kendi adayımızı çıkartırız” tehdidi savururlarken, aralarında yaptıkları rol(!) paylaşımı doğrultusunda iyi polis görevini de Demirtaş’a vermişler.
Vermişler ama geçmişte bıraktığı izler(!) çok derin(!) olduğu için inandırıcılığı yok.
Yasin Börü’yü üstelik kurban eti dağıtmak gibi son derece masum ve hayırlı bir işi yaparken kimler öldürüp, parçalara ayırarak yollarda sürükledi?
Bu katliamın başlatılması çağrısını PKK’nın talimatı ile kimler yaptı?
Bırakın Çanakkale şehitlerini ziyareti, cesaretiniz varsa Yasin BÖRÜ ve 53 masumun sonra da PKK’nın katlettiği otuzbin masumun ailelerine gidip af dileyin.
Bakalım size inanan bir Allah’ın kulu çıkacak mı?
Çanakkale şehitleri bu vatanın bir karış toprağını düşmanlara vermemek için mücadele ederken şehit oldular.
O gün mücadele edilen düşmanlar bugün PKK’ya destek veren sözde müttefiklerdir.
Çanakkale emperyalizme diz çöktürülen yerin, Çanakkale şehitleri de emperyalistlere diz çöktüren yiğitlerin adıdır.
Peki, dün diz çöktürdüğümüz o emperyalistlerin bugünkü uzantıları inadına PKK’ya siyasi, maddi, lojistik ve askeri destek vermeye devam ederlerken, Çanakkale şehitliğine yapılacak ziyaret ne anlama geliyor?
Daha birkaç gün önce Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarında SDG Genel Komutan Yardımcısı Selwa Yusuf’un öldürülmesi üzerine ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) 'taziye' mesajı yayınladı.
Türkiye tepki göstermesi üzerine CENTCOM aynı taziye mesajını iki gün sonra Türkçe olarak tekrarladı..
Peki Selwa Yusuf kim?
Afrin’de doğmuş1999'da PKK'nın Suriye kanadında örgüte katılmış, 2000-2001 arasında Türkiye'ye geçerek terör eylemlerinde görev(!) almış.
Irak ile Suriye'de görevlendirilmiş, örgütün kadın özel kuvvetler biriminin sorumluluğundan sonra YPG ve SDG kurulduğunda, ABD ordusu tarafından Anti-Terör birimine alınarak 'komutan' statüsüne getirilmiş.
Selwa Yusuf, hazırladıkları bir propaganda belgeselinde, "Bir karakolu düşürdüğümüz zaman bayağı cephane alırdık, silah da alırdık. Kim cephane istese karakolu düşürmeleri gerekiyordu ki ondan alırlardı. Köylere inerken bile sanki bir eyleme gidecek şekilde kendimizi hazırlıyorduk. Birkaç kere öyle çatışmalar da olmuştu köyün içinde." Diyerek marifetlerini övünerek anlatırken 12-16 yaş arası kız çocuklarını örgüte kattıklarını, çocukları ailelerinden almak için ev ev dolaştıklarını söylemeyi ihmal etmiyor.
PYD/YPG/SDG dahil, PKK'nın bütün uzantıları terör örgütüdür ve bu örgütler ABD tarafından alenen desteklenmektedir.
(Hatırlayın bakalım "YPG Türkiye'yi mi hedef alacak" sözleriyle bu terör örgütünü masum göstermeye çalışan kimdir?)..
ABD’nin bu göz yaşartan desteğinden rahatsız olmayıp, Çanakkale şehitlerini ziyaret etmek samimi bir davranış olabilir mi?
Kahvaltı davetleri yeterli olmadı da sıra Çanakkale şehitliğini ziyarete mi geldi?
Madem; “...HDP, PKK'nın uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir. PKK ile bir bağı yoktur. Demokratik siyaset yürüten bir partinin silahlı bir örgütle bağı olamaz” o zaman PKK eli kanlı bir terör örgütüdür, hiçbir bağımız yoktur ve olamaz, ABD’nin ve batının bu terör örgütlerine verdikleri desteği kınıyoruz desenize..
Diyarbakır annelerinin dağa kaçırılan çocuklarını geri getirsenize.
Yapılması gereken onlarca pişmanlık ve iyi niyet davranışı varken Çanakkale Şehitliği ni ziyaret ne iş?..
Hem hayırdır?
Daha düne kadar polise yumruk atıp ısırıyor, İmralı’daki elebaşına özgürlük naraları atıyordunuz, hepiniz defolup gideceksiniz diye tehdit ediyordunuz.
Sırtınızı PKK’ya PYD’ye, YPG’ya yasladığınızı söylüyordunuz?
Nerede “ Kandil’de aşk başkadır” ın başrol oyuncusu Semra Güzel’iniz.
Dokunulmazlığı kaldırıldı ama kendisi ortada yok.
Piyasada yok ama milletvekili haklarından yararlanmaya devam ediyor.
Bırakın Çanakkale şehitlerini gerçekten PKK’nın uzantısı değilseniz ve samimi iseniz şu Güzel’inizi Meclise getirtsenize.
PKK’nın siyasi uzantısının Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü korumak gibi bir dertleri olmadığını yaşananlardan biliyoruz.
Kuru laflara, artistik numaralara karnımız tok.
Çünkü tevili mümkün olmayan yüzlerce gerçek ortada duruyor.
Terörden arananlarda 'Gri' kategoride yer alan ve 2 Eylül 2018 tarihinde terör örgütü PKK'dan kaçarak Habur Sınır Kapısı'nda güvenlik güçlerine teslim olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Kobani olaylarının finans soruşturması kapsamında 'gizli tanık' olarak ifade veren 'Leheng Dersim Adil' kod adlı Merdan Rüştü Ovalıoğlu, 2014-2016 yılları arasında Kandil’de şoförlük yaptığını ve o tarihlerde Türkiye’den terör kamplarına gidenleri bizzat gördüğünü belirterek, o yüzlerce gerçekten bazılarını açıkladı.
"Kendisini (Selahattin Demirtaş) birkaç defa Kandil alanında gördüm. Kendisi KCK/TM (Türkiye Meclisi) karargâhında üst düzey örgüt mensupları Kamuran Yüksek ve Yahya Figan ile görüştü. Kobani olayları sürecinde Kamuran Yüksek ve Yahya Figan ile irtibatlıdır. O dönem üst düzey örgüt mensupları tarafından çok fazla sevilmediğini biliyorum. Kendisinin HDP Eş Genel Başkanlığını yaptığı süreçte Cemil Bayık tarafından seçim çalışmaları için 16 milyon dolar veya Euro cinsinden paranın Kamuran Yüksek ve Yahya Figan üzerinden gönderildiğini biliyorum."
Kobani olayları sürecini de anlatan Ovalıoğlu, "Kobani olayları sürecinde 6 Ekim 2014 günü HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrıyı biliyorum. Bu çağrının yapıldığı gün Irak Metina alanında üst düzey örgüt mensuplarının katılımı ile KCK/TM Karargâhında bir toplantı yapılmıştı. Toplantı sonrasında alınan kararlara ilişkin olarak Zerrin tarafından hızlı bir şekilde bilgisayar ortamında yazılan metin taslağı ve sürece ilişkin örgüt perspektiflerin yazıldığı dokümanın hafıza kartlarına atılarak kuryeler aracılığı ile KCK Türkiye Yapılanması yönetiminde o dönem yer alan Kamuran Yüksek ya da Yahya Figan'a iletildiğini biliyorum. HDP Genel Merkezi tarafından 6 Ekim 2014 günü yapılan çağrı metni içeriğinde geçen cümlelerin bir benzerini Zerrin'in dokümanı yazarken tekrarladığı cümleler ile benzerlik gösterdiğini hatırladığım için HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrı metninde geçen ifadelerin KCK/TM Karargâhı toplantısı sonrasında yazılan metin olduğu değerlendirmesini yapmıştım" dedi.
Ovalıoğlu, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’ın milletvekilliği adaylığı konusundaki durumunun terörist başı Abdullah Öcalan’a İmralı heyeti içerisinde yer alanlar aracılığıyla sorulduğunu söyledi. Öcalan’ın, “Benim hakkımda konuşmuş. Kendisini affediyorum. Ben, size her zaman birisi bataklığa bir saç teli dışarıda kalacak kadar batmışsa da o telden tutup çıkarın derim” yanıtını verdiğini anlatan Ovalıoğlu, “Bu beyanları KCK Eş Başkanlığı’na ve KCK/TM Karargâhı’na ulaştıktan sonra kendisinin HDP’den milletvekili seçilmesi önünde bir engel kalmadı. Görüşmeler yapmak amacıyla örgüt tarafından 2015 yılı başlarında Kandil alanına çağırıldığını ve görüşmeler yaptıktan sonra milletvekili seçilmesi için izin verildiğini biliyorum.
İstanbul’da PKK’ya destek için yapılan eylemde polise yumruk atan DBP Eş Genel Başkanı Salihe Aydeniz ile ilgili olarak ta konuşan Ovalıoğlu, “Kendisini Kandil alanına getiren örgüt mensubunun HDP Erbil temsilciliğinde çalışan Şilan kod olduğunu biliyorum” bilgisini verdi.
HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü’yü Kırsal alanda ilk defa 2015 başlarında Irak-Kandil alanında bulunan misafirhanenin yanındaki teknik birimin kullandığı evde gördüğünü söyleyen Ovalıoğlu, “Örgüt kadroları tarafından milletvekili olması için aday gösterildiğini ve görüşmeler yapmak amacıyla KCK Eş Başkanlığı’na geldiğini anlattığını” ifade etti.
PKK ile organik bağların ne kadar güçlü olduğunu görüyorsunuz değil mi?
Bu kadar güçlü bağların “ortak evimiz Türkiye'dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir" sözleri ve Çanakkale Şehitliğini ziyaret edip çiçek bırakmakla ortadan kalkacağına inanmamızı mı bekliyorsunuz?
Ne diyordu Demirtaş; “Tanıdığınız siyasetçilerin tamamına yakını sürekli fırıldaklık yapar. Belki ben de öyle davranmışımdır bazen."
“Çanakkale Şehitliğini ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim” sözlerinin de bir fırıldaklık örneği olmadığına neden inanalım?
Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler.
Liseye ve üniversiteye hazırlanan öğrencilere 100 bine yakın test kitabı dağıttıklarını söyleyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Fatih Altaylı'nın "Test kitaplarınıza fotoğrafınızı koydunuz mu?" sorusuna ise "Hayır, koymadık işte" cevabını verdi.
Ancak İBB tarafından dağıtılan test kitaplarında Ekrem İmamoğlu'nun fotoğraflarının bulunduğu net bir şekilde görülüyor.
Friedrich Nietzsche ne güzel söylemiş;
“Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler”.