Yıllardır yanı başında görev yaptığı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı son grup toplantısında ağlayarak onu ayakta alkışlayan, kaybedilen seçimin hemen ardından bir televizyon kanalında, "Sosyal medyada Kılıçdaroğlu istifa etsin diyenlerin altını kazıyın ya AK Parti'li ya Cumhur İttifakı trolü çıkar" diyecek kadar göz yaşartan bir sadakat(!) gösterisi sergileyen Özgür Özel, değişim vaatleri ve mevcut şartlarda aday olmayı göze alamayan Ekrem İmamoğlu’nun duygusal (!) desteğiyle girdiği seçimi ikinci turda kazanarak 13 yıl sonra CHP'nin yeni genel başkanı oldu.
Her ne kadar kendisine (şimdilik ve istediği isimler yönetimde yer alması karşılığında) destek veren Ekrem İmamoğlu ile birlikte içeriği belli olmayan bir değişim mottosuna sarılarak Kılıçdaroğlu’nu hançerlemek suretiyle amaçlarına ulaşsalar da geçen şu kısa sürede zihniyet olarak CHP de hiçbir şeyin değişmediğini, bu gidişle değişmeyeceğini, şimdilik değişen tek şeyin isimler olduğunu gördük.
Ekrem İmamoğlu yine bildiğiniz gibi, İstanbul’u sel basıyor o yine ortalıkta yok.
Otobüsler yine yollarda kalıyor, metro durakları ana baba günü, şehir içi ulaşım felç, bitmek bilmeyen yol ve kaldırım çalışmaları insanları canından bezdirdi, ama bunlar onu ilgilendirmiyor, derdi ne yapıp edip CHP’ye genel başkan olmak.
Daha seçim yapılmadan cumhurbaşkanı yardımcısı unvanlı davetiyeler gönderdiğini unutmuş görünerek “hiç seçim kaybetmediği” ve zirve yapan kibriyle “çok iyi depar atan bir yüz metre koşucusu” olduğu masalları anlatmaya devam ediyor.
Oysa 14 Mayıs gecesi seçimi kaybettikleri anlaşılmasına rağmen Mansur Yavaş’la birlikte seçmenlerini aptal yerine koyarak ve sırıtarak “aramızda kalsın kazanıyoruz” yalanını söylemişlerdi.
Borç batağında olan İBB; 2022 yılı itibariyle borçlanma sınırını 13 milyar 94 milyon 389 bin 594,90 TL aşmış, Sayıştay mevcut borç stoku tutarının, borçlanma sınırının altına çekilene kadar yeni bir borçlanmaya gidilmemesi gerektiği uyarısında bulunmuş ama İmamoğlu’nun umurunda değil. Bu fırsat bir daha ele geçmez diyerek görevinin sona ereceği güne kadar İBB’nin nimetlerinden faydalanmayı kafasına koymuş.
Özgür Özel'in Bosna ziyaretini fırsat bilip Genel başkan edasıyla ve bayram değil seyran değil CHP'nin 81 il başkanını İstanbul'a davet edip 5 yıldızlı lüks otelde her şey dâhil programıyla ağırladı.
Değirmenin suyu nereden geliyor bilmiyoruz ama şayet Pazar günü de olsa açtıracakları döviz bürolarından lüks Vito araçlarla çuvallarla taşınacak kadar dolar dağıtan(!) babayiğitler yoksa battı balık yan gider hesabı İstanbulluları okkalı bir su, İspark ve şehiriçi ulaşım zammı bekliyor demektir.
Özgür ÖZEL’in söz ve davranışları da partide zihniyet değişimi olmadığını gösteriyor.
Kazandıkları belediyelerde hiçbir işçinin işten çıkartılmayacağına dair namus ve şeref sözü vermesine rağmen binlerce işçinin işten çıkartılmasına engel olmayan selefi Kılıçdaroğlu gibi "Genel başkan olursam 3 hafta sonra buradasınız tüzüğü değiştiriyorum söz veriyorum. Burada ne öneriyorsak tüzüğümüze yazacağız. Hepinize ekranlar önünde namus ve şeref sözü. Bundan sonra karar, güç, yetki örgütündür. Ön seçimin teminatı bir genel başkan olacağım" diyerek namus ve şeref sözü vermesine rağmen sadece altı gün sonra; "Ön seçim konusunda terminolojik bir fark var. Ön seçim yaparsak adayı belirledikten sonra 54 gün kalıyor. Fotoğraf çektirmesi, araç giydirmesi 45 günlük bir kampanya. Örgütümüzün tecrübeleri, ön seçim demeyelim sonucuna uyulacak temayül yok" diyerek kişiler değişse de CHP’de çarkçılığın değişmeyeceğini gözler önüne serdi.
HDP Kılıçdaroğlu için vazgeçilmezdi, kapalı kapılar ardında sözler veriliyor ve işbirliği yapılıyordu. Özgür Özel için de HDP (Anayasa Mahkemesinin bir türlü karar verememesi nedeniyle sadece tabela olarak var) yani YSP ( HEDEP olan değiştirilen parti ismi Yargıtay C. Başsavcılığınca uygun görülmedi) vazgeçilmez.
Kılıçdaroğlu arada sırada terörün kökünü kazıyacağı, Kandil’i bir gecede yerle yeksan edeceği gibi milliyetçi damara şirin gelecek söylemlerde bulunuyor hatta bozkurt işareti bile yapıyordu.
Özgür Özel şimdilik milliyetçi damara şirin görünmeye gerek olmadığını Ümit Özdağ’a cevap yetiştirerek gösterirken birileri istiyor diye YSP’yi şeytanlaştıramayacağını, YSP’nin oylarına talip olduklarını ve işbirliği yapacaklarını söylüyor.
Kılıçdaroğlu; "Meral Hanım merttir. Büyük mücadeleler veriyor ve bu bilinsin istiyorum. Ana kucağını da çok iyi bilir, yeri geldiğinde masaya yumruk vurmasını da çok iyi bilir. Bir de arada bir ülkücü damarı tutar. Bunu da gayet iyi biliyorum" diyerek gaz verdiği Akşener’i kendileriyle işbirliğine zorluyordu.(Kaybedilen seçimin ardından hançerlendiğini söyledi)
Özgür Özel’de “Ablam” diyerek Akşener’i ikna edeceğini düşünüyor.
Kılıçdaroğlu Osman Kavala’ya Selahattin Demirtaş’a selam gönderiyordu, Özgür Özel de selam gönderiyor.
Kılıçdaroğlu Diyarbakır annelerini yok sayıyordu, Özgür Özel de yok sayıyor.
Özgür Özel bir adım daha ileri giderek, listeye alınmasına rağmen Parti Meclisine giremeyen TR 705’in yönlendirmesi ile geçtiğimiz günlerde Pervin Buldan'la birlikte (belki de hayatında ilk defa) 'Bir Opera Gecesi' dinletisine katıldıktan sonra Türkiye'yi 'işgalci' gören operacı Pervin Chakar'ın elini öperek bu anları sosyal medya hesabından paylaştı.
Sözcü TV'de gazeteci Uğur Dündar'ın sorularını cevaplayan Özel; “Muhteşem bir dinletiydi. Çıktık, çiçek vereceğiz, çok da tasarladığım bir şey değildi, elini uzatınca, sanatçıya duyduğum saygıdan bir de Atatürk'ün, Cumhuriyet'in değerleri böyledir, bir sanatçıya ve sanatına duyduğum saygıdan nezaketle elini öptüm. Ben sanatçının elini öptüm. Hiç pişman değilim. Yarın olsa yine aynı eli öperim. Pervin Chakar çıkıp da orada savaş çığırtkanlığı yapsa ben salonu terk ederim. Pervin Chakar benim de onurum, gururumdur” diyerek pişman olmadığını söyledi.
Özel’in onuru ve gururu olduğunu iddia ettiği Operacı Pervin Chakar 2021 yılında Ayşen Güven'e yaptığı açıklamada, Kürt devleti kurulması gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Mecburi bir sürecin sonunda Türklerle aynı toprakları paylaşıyoruz. Onların dillerini öğreniyor ve konuşuyoruz. Kültür ve geleneklerini biliyoruz. Ama onlar bizimkini bilmeyi bir tarafa bırak onu yok etmek için seferber olmuş durumdalar.
Bundan bir medeniyet üretilemeyeceği gibi bu güzelliklerin yok edilmesi sürecinin ta kendisi. Tekrar etmekte fayda var mesele statü meselesi, Kürtlerin devleti yoksa Kürt soprano da olmaz Kürt besteci de olmaz.”
2020'de bir siteye açıklama yapan Chakar, Türkleri 'Kürt eserlerini talan etmekle' suçlamış, "Kürtler bölünmüş olmakla kalmadılar, onların topraklarını işgal edenler fırsat buldukça onların topraklarını bir savaş alanına çevirdiler, ekonomilerini yok ettiler, tarlalarını yakıp hayvanlarını öldürdüler, dillerini kestiler. Bu böyleyken bize ait olan pek çok eserin de hem Türkler hem Ermeniler tarafından kendilerine mal edildiğine tanık olduk. Yüzlerce Kürt müzik eseri bu iki halk tarafından resmen talan edilmiştir. Devletiniz yoksa birileri mutlaka bu zenginliğe sahip çıkmak, yağmalamak veya benimsemek için ortaya çıkacaktır." demişti.(Kaynak; https://www.ulusal.com.tr 20 Kasım 2023 10:34)
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin; Türkiye Cumhuriyetinin toprakları üzerinde Kürt devleti isteyen, Türkiye’yi Kürtlerin topraklarının işgalcisi, ekonomilerini yok eden, tarlalarını yakıp hayvanlarını öldüren, dillerini kesen bir barbar devlet olarak niteleyen kişiye saygı duyulup eli öpülür mü?
Bu ülkede hiç kimse Kürtçe şarkı söylediği için gözaltına alınmıyor. TV Kürdi isimli TV kanalında Kürtçe yayın yapılıyor.
Chakar da özgürce sanatını(!) icra ediyor, Kürt soprano olarak konser veriyor, CHP genel başkanı da kendisini dinlemeye gelip elini öpüyor.
Hani Kürt devleti olmadan Kürt soprano olmazdı?
Şu gerçeği herkes kafasına sokmalıdır. Bu ülke kuklaların bölücü heveslerine kurban edilecek bir ülke değildir. Sanatçı, siyasetçi, akademisyen, sporcu, gazeteci ve işadamı kim olursa olsun hiç kimse statüsünü ve kariyerini bu ülkenin bölünmesi için araç olarak kullanamaz. Kullananlara hiçbir şekilde saygı duyulmaz, elleri ayakları öpülmez.
Özgür Özel, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin değerleri bağlamında sanata ve sanatçıya duyulan saygıdan ötürü elini öptüğünü söyleyerek konuyu saptırmaya çalışsa da mesele eli öpülen kişinin Kürt olması değil o kişinin bölücü örgüt PKK ile aynı dili kullanmasıdır.
Atatürk’ün ve Cumhuriyetin değerlerinin yıkılması ve ülkenin bölünmesi içinin çaba gösterenler ne zamandan beri elleri öpülecek gurur abideleri oldular?
Siz milleti aptal mı zannediyorsunuz?
Eğer birilerinin elleri öpülecekse, PKK’nın alçakça şehit ettiği Necmettin ve Aybüke öğretmenlerin anne babalarının, Eren Bülbül’ün annesinin, evlatları ellerinden alınarak dağa kaçırılan Diyarbakır annelerinin ve diğer şehitlerimizin annelerinin eşlerinin elleri ne güne duruyor?
Özgür Özel eli öpülecek birisini arıyorsa daha bir hafta önce Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde Chakar’ın aynı dili kullandığı PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen Piyade Üsteğmen Abdullah Köse’nin cenaze törenine katılıp sonrasında da anne ve babasını elini öpebilirdi. Türkiye’yi işgalci olarak niteleyen birinin dinletisine ayırdığı zamanı şehit üsteğmenin cenaze törenine ayıramayan Özel boşuna bahane üretmesin.
Şunu herkes biliyor ki bu el öpme; sanata ve sanatçıya duyulan saygıdan değil işbirliği yapmak zorunda oldukları YSP’ye şirin görünmek içindir, ötesi de palavradır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu 24 Mayıs 2023 tarihinde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile iki kişinin namusuna emanet edilerek imzaladığı ve geçtiğimiz günlerde Özdağ’ın sosyal medya hesabından paylaştığı protokolle ilgili olarak; “CHP’nin şu anki durumuyla iki ittifak potansiyelinde sıfırlama var. Bir, eski ittifak ortaklarımızla. İki toplumsal ittifak. Buradan kastım Kürt seçmen. Ben Kemal Bey’e, Soylu’dan kurtulacağım diye oy verdim meğer Zafer Partisi’ne oy veriyormuşum diyor. Bu kırgınlığı aşmanın yolu o imzayı atan liderin değişmesi. Diyarbakır’da ‘Aman Özgür Başkan değişim yoksa oy vermeyeceğiz’ diyorlar.” İfadeleriyle eleştiren Özgür Özel, CHP’de kişiler değişse de zihniyetin değişmediğini gösterdi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit ÖZDAĞ; gizli protokolü açıklarken Özgür Özel’in El öpme meselesinin altında yatan gerçeği şöyle ifade etti.
“... Bu projenin kabulünden HDP seçmeninin rahatsız olduğu iddiası maalesef CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel tarafından ifade edilmiş, kongre sürecinde de siyaseten insafsızca istismar edilen bu açıklamalarını Türkiye’nin bir bölümü üzerinde Kürdistan kurmayı hedefleyenlerin elini öperek taçlandırmıştır.
Öyle gözüküyor ki CHP liderliği geçmiş hatalardan ders çıkarmak yerine yeni vahim hatalar ile yeni bir başarısızlığa doğru yelken açmaktadır.”
Kılıçdaroğlu HDP’ye çok güveniyordu ve kapalı kapılar ardında öylesine vaatlerde bulunuyordu ki 15 Mayıs sabahı İmralı’nın kapılarının kırılacağı ve 100 yıllık cumhuriyetle hesaplaşacakları tehditleri havada uçuşuyordu.
Özgür Özel de Kılıçdaroğlu’nun bıraktığı yerden devam ederek (HDP) YSP ile işbirliğinin devam edeceğini söylüyor ama YSP “bu kez kapalı kapılar ardında değil açıktan işbirliği yapalım” diyor. Daha da ileri giderek terörist elebaşı Öcalan’ın serbest bırakılması için CHP’nin desteğini istiyor.
Bakalım önseçimle ilgili namus ve şeref sözünü yutan Özel, “genel başkan olursam hiç kimse ile kayıt dışı görüşme yapmayacağım” sözünü tutacak mı? Yoksa selefi Kılıçdaroğlu gibi kapalı kapılar ardında sözler verip namuslara emanet edilmiş protokoller yapacak mı?
Ortada siyasetin eski oyuncularının başrolü oynadıkları bir değişim tiyatrosu olsa da kişiler dışında CHP’de zihniyetin değişmediğini ve değişmeyeceğini yaşananlardan biliyoruz.
Bakalım bu tiyatro seçim kazandırmaya yetecek mi?