1 Ekim günü Saat 09.30 sıralarında Ankara’da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü giriş kapısı önüne hafif ticari araçla gelerek bombalı saldırı eyleminde bulunmak isteyen iki teröristten biri görevli polislerimizin anında karşılık vermesi üzere amacına ulaşamadan kendini patlattı, diğeri de yine polislerimizin açtığı ateş sonucunda öldürülerek cehenneme postalandılar.
İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, saldırı girişiminde kullanılan aracın, teröristlerce katledilen ve Kayseri’nin Develi ilçesinde veteriner sağlık teknisyeni olarak görev yapan Mikail Bozlağan’a ait olduğu belirtildi.
Saldırı girişiminin engellendiği yerde yapılan incelemelerde; 9 bin 700 gram RDX ihtiva eden C-4 patlayıcı madde, 3 el bombası, bir roketatar, bir Glock marka susturucu takılı tabanca, bir Blow marka tabanca, bir M-4 marka Karabina uzun namlulu silah, bir AK-47 marka uzun namlulu silah ele geçirildi.
Sadece bu silahlar bile kahraman polislerimizin ne kadar büyük bir faciayı önlediklerini gösteriyor.Yapılan araştırmalar ve DNA incelemesi sonucunda, teröristlerden birinin, bölücü terör örgütü PKK/KCK üyesi "Kanivar Erdal" kod adlı Hasan Oğuz, ikinci teröristin ise yine PKK/KCK üyesi Özkan Şahin olduğunun belirlendiğini kaydedildi.
Terör saldırısını PKK’nin sözde askeri kanadı HPG de üstlenerek, eylemin Murat Karayılan’a bağlı “Ölümsüzler Taburu” adlı grup tarafından düzenlediğini açıkladı.
Açıklamada ayrıca saldırının “Rojhat Zilan” ve “Erdal Şahin” kod adlı üyeler tarafından gerçekleştirildiği ve geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da hayatını kaybeden “Axin Muş” kod adlı Hülya Demirer için yapıldığı belirtildi.
Görüldüğü üzere amaç TBMM’nin açılışını gölgede bırakacak ve “yıkılmadık ayaktayız” mesajı verecekleri bir eylem yapmaktı ancak Ayşenur ablaları(!) çok üzülse de kahraman polislerimizin dikkati ve cesareti sayesinde emellerine ulaşamadılar.
İki teröristin doğrudan bağlı oldukları PKK elebaşı Murat Karayılan, 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde HDP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun ilk turda önde olduğu illeri tebrik ederek ikinci tur için; "Geri adım atılmamalı ve kararlı durulmalı, halkımız şimdi çok daha fazla iradesini ortaya koymalı ve çok daha fazla duruşuyla faşizme geçit vermemeli. AK Parti - MHP’nin sonuç almasının önüne geçmeli. Bu konuda halkımızın bu sonuç temelinde bundan sonra da çok daha güçlü ve başarılı bir biçimde gerekli cevabı vereceğine inanıyorum." ifadeleri ile desteklerini açıklarken kumar/noter masasının hiçbir mensubu bu örgüt elebaşına “siz kimsiniz de bize destek veriyorsunuz, sizin kirli desteğinize ihtiyacımız yok” diyememişti.
Seçim öncesinde PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaptıkları ve vaatlerde bulunduklarını unutmuş gibi görünen CHP Sözcüsü Faik Öztrak; “Sarayın sıkıştığında iki seçim arası terör kartına nasıl sarıldığı, seçmeni özgürlük ile güvenlik arasında, canı ile malı arasında nasıl tercih yapmaya nasıl zorladığı, hala milletimizin hafızalarındadır. O nedenle bu saldırının bir an evvel bütün yönleri ile aydınlatılmasını bekliyoruz.” İfadeleriyle kontrollü bir eylem imasında bulunarak bizi bir kez daha şaşırtmadı.
Sonuç istedikleri gibi olmayınca hemen kontrollü yalanına sarıldıklarını 15 Temmuz hain darbe girişimi için de aynı yalanı söylemelerinden biliyoruz.
Sarayın değil ama kendilerinin sıkıştıklarında terör örgütünün siyasal uzantısı ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaparak vaatlerde bulunduklarını HDP’li Sırrı Sakık’ın; “Kapalı kapılar ardında söylenenlerin deklare edilmesi gerekir. Biz önümüzdeki dönem bir genel affı masaya yatıracağız. Öcalan dâhil olmak üzere herkese özgürlük. Geri dönüş başlamalı cezaevinden, sürgünden… Cumhurbaşkanı yardımcılıkları, bakanlıkları, paylaşıyorlar. Ama bunu kimin sayesinde yapacaksınız, HDP’nin.” Açıklamalarından ve “bizi desteklesinler de iki bakanlık onlara feda olsun” hovardalığından biliyoruz.
Mensubu olduğu aileden aynı ismi taşıdığı Mustafa Faik Öztrak’ın 1939-1942 yılları arasında Refik Saydam hükümetinde; Orhan Öztrak’ın ise 1962-63 yılları arasında İnönü hükümetinde İçişleri Bakanlığı yaptıkları dikkate alındığında devleti yönetmiş bir aileden gelmesi nedeniyle daha dikkatli bir üslup kullanması gereken Faik Öztrak’ın terör örgütünü masumlaştırma çabası ne kendisine ne de Partisine yakışmamaktadır.
Ayrıca muhterem merak etmesin, devlet terörle mücadele konusunda onların asla cesaret edemeyecekleri ve tahmin edemeyecekleri kadar kararlıdır.
İnanmıyorsa Partisinin yetkili(!) organlarının(!) gücünün yetmediği TR 705’e de sorabilir.
Birisi parça parça olup geberen iki alçağın kimlikleri çok kısa bir süre içinde belirlenerek eylemin, kendilerinin siyasi uzantısı ile her evden bir oy verecek kadar yakın bir dostluk içinde oldukları HDP’nin sırtını yasladığı PKK tarafından yapıldığı ortaya çıkartıldı.
Zaten PKK’nin sözde askeri kanadı HPG de üstlenerek eylemin PKK lideri Murat Karayılan’a bağlı sözde “Ölümsüzler Taburu” adlı grup tarafından düzenlediğini açıkladı.
Yani iddia ettikleri gibi bir kurgu değil, siyasi uzantısıyla işbirliği yaptıkları örgütün kahraman polislerimiz tarafından engellenmiş alçak bir saldırı girişimi olduğu ortaya çıkartıldı ama zat-ı muhteremin aydınlanması için yeterli olur mu? Orasını bilmiyoruz.
****
Faik Öztrak’ın kontrollü olarak yapıldığını ima ettiği eylemi PKK inkâr etmediği gibi YSP (HDP) Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da parti yöneticileri ile birlikte TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; “Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye halkları bunun bedelini ağır bir biçimde ödemeye devam etmektedir” tehdidini savunarak siyasi uzantısı da bu tür eylemlerin devam edeceği tehdidinde bulundu.
Biz biliyoruz ki bu ülkede bir Kürt sorunu yok ancak sahiplerinin şefkatli kollarında keyif sürüp ülkeyi bölmek isteyen kuklaların yarattıkları bir “Kürtçülük” sorunu var.
Ama artık ne yaparsalar yapsınlar nafile!...
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bir benzerini Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in de yaptığı; "Özellikle Irak ve Suriye’de PKK/YPG'ye ait bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın top yekûn meşru hedefidir. Üçüncü tarafların PKK/YPG'li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum. Teröristler böyle bir eylemi gerçekleştirdiklerine bir kez daha pişman olacaklar" açıklamalarından devletin terör ve teröristlerle ve arkalarındaki güçlerle mücadelede ne kadar kararlı olduğunu anlıyoruz.
Nitekim bu uyarıların ardından yapılan harekâtlarda 150 den fazla terörist imha edilmekle kalmadı; enerji tesisleri, santraller, barajlar ve mühimmat depoları bombalanarak örgüte büyük zarar verildi.
Operasyon başlayınca eli kolu bağlı çaresiz kalan terör elebaşları ABD üssüne sığındılar, Batılı güçlere ve Ruslara "Bizi vurmalarına izin vermeyin" diyerek ağladılar.
Peki, sonuç alabildiler mi?
Elbette hayır.
Operasyonda aktif rol oynayan MİT ABD üssüne sığınan teröristleri adım adım takip etti. Üsse 500 metre yaklaşılmıştı ki MİT'e ait bir SİHA, ABD tarafından düşürüldü.
Yurtiçi ve yurtdışında ne kadar muhalif/hain/besleme/ezik varsa, sanki operasyon başarısız olmuş gibi zil takıp oynayarak SİHA enkazını paylaştılar ama sevinçleri kursaklarında kaldı.
Pentagon’dan yapılan açıklamada; Türk SİHA'larının korkusundan Amerikan askerlerinin sığınaklara saklandığı ortaya çıktı. "Uyardık, Türkler bizi dinlemedi, üssün üzerinden PKK'yı vurmaya devam etti" dediler. "Evet, vurduk ancak bunun bir daha olmaması için yetkili merciler görüştü, üzgünüz (bu kelime tam altı kez tekrarlandı) bir daha böyle bir şey yaşanmayacak" dediler.
Muhtemelen o üsse sığınan teröristler ABD için çok önemliydi.
Türkiye; "Operasyon sırasında çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA kaybedilmiştir. İlerleyişimizde hiçbir olumsuz etkisi bulunmuyor, örgütün geliştirdiği tüm yetenek ve gelir kaynağı yok edilecektir" mesajıyla arkalarında kim olursa olsun bu terör örgütüne dünyanın dar edileceği mesajını çok açık bir şekilde verdi.
Türkiye’nin bombardımanları sonucunda korkudan sığınaklara koşan ABD’li askerlerin işbirliği yaptığı teröristleri kurtarmak gibi bir derdi yoktur.
Çünkü onlar ABD’nin amaçlarına hizmet için kullandıkları beslemelerdir.
Kullanım süreleri dolunca imha edilirler yerine yeni beslemeler bulunur.
ABD’nin yatak odasına da saklansalar artık teröristleri kimsenin kurtaramayacağını ve Türkiye’nin blöf yapmadığını herkes görecektir.
****
PKK’nın İçişleri Bakanlığı’na yönelik eylemin ardından başlatılan operasyonlar hem terör örgütünde ve hem de iplerini ellerinde tutan sahiplerinde büyük bir endişeye neden oldu.
Ne zaman PKK’ya bir operasyon yapılsa bunun Kürtlere karşı yapıldığı yalan ve iftirasını atarak terör örgütünü aklamaya çalışan HDP bu kez de şaşırtmadı.
HDP/YSP'li milletvekili Sezai Temelli, terör örgütü PKK'nın yayın organına yaptığı açıklamada; “Bu saldırıları bir kez de ben kınamak istiyorum. Sivil ölümlerine yol açan bu saldırıları bizzat Dışişleri Bakanlığı tarafından tescillendi. Her yeri hedef alacağız dedi. Dolayısıyla burada sivilleri kadınları çocukları gözetmeyen bir saldırı stratejisini izleyeceklerini söylediler. Olan Kürt halkına, Kürt çocuklarına oluyor çünkü hedef Irak ve Suriye Kürdistan'ıdır.” Diyerek sırtlarını yasladıkları elleri kanlı örgütü masumlaştırmaya çalıştı.(Bu açıklaması nedeniyle hakkında soruşturma başlatıldı.)
Onlar unutturmayla çalışsalar da PKK'nın, 1980 ve 1990'lı yıllarda yerleşim yerlerine gerçekleştirdiği baskınlarda sivillerin yanı sıra kundaktaki bebekleri dahi kurşuna dizdiklerini unutmadık. Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Derince köyünde 1993'te PKK'lı teröristlerin okul bahçesinde kurşuna dizdiği 13'ü çocuk 22 kişi arasında bulunan 3 yaşındaki Serkan Erdem'in bedeni kurşunlanmış fotoğrafı, terörün acımasız yüzünü dünya kamuoyuna gösterirken terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan da bu katliamdan sonra "bebek katili" olarak anıldı.
Sözde önderleri(!) BEBEK KATİLİ olan bir siyasi yapının sınır ötesindeki askeri hedeflere yapılan operasyonları, sivillere yönelik bir operasyon olarak niteleyerek kadınlara ve çocuklara yönelik saldırılardan söz etmesi tam bir ihanet ve yüzsüzlüktür.
Masumları öldürme konusundaki kabarık sicillerini bu tür yalan ve iftiralarla temizlemeye çalışan hainlerde utanma duygusunun olmadığını bildiğimizden kızarmayan yüzlerine çarpmak için PKK’nın çocuk katliamlarından bazılarına aşağıda yer verdik.
Bakın nasıl büyük bir vahşeti gerçekleştirmişler.
7 Mart 1987 Mardin Nusaybin Açıkyol köyünde 6’sı çocuk 8 kişi PKK tarafından kurşuna dizildi.
20 Haziran 1987 Mardin Ömerli İlçesi Çınarcık köyünde 16’sı çocuk 30 köylü vahşice katledildi.
8 Temmuz 1987 Mardin Yuvalı Köyünde aynı aileyle mensup 7’si çocuk 9 köylü vahşice katledildi.
19 Ağustos 1987 Siirt Eruh İlçesi Milan mezrasında aralarında üç ve altı aylık iki bebeğin de bulunduğu 25 sivil katledildi. Öldürülen masumların 14’ü 18 yaşından küçüktü.
21 Eylül 1987 Şırnak Güneyce Köyü Çiftekavak mezrasında 4’ü çocuk 11 köylü alçakça katledildi.
10 Ekim 1987 Şırnak Çobandere Mezrasında çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 13 köylü alçakça katledildi.
8 Mayıs 1988 Nusaybin Taşkaya Behmenin mezrasında 8’i çocuk 19 vatandaşımız katledildi.
22 Haziran 1992 Batman Gercüş’e bağlı Seki köyünde 8’i çocuk 10 vatandaşımız alçakça katledildi.
1 Ekim 1992 Bitlis Cevizdalı köyünde 8’i çocuk 30 vatandaşımız alçakça katledildi.
9 Kasım 1992 Diyarbakır Hani İlçesinde 4’ü çocuk 12 vatandaşımız alçakça katledildi.
21 Ocak 1994 Mardin’in Ormancık ve Akyürek Köylerinde 19’u çocuk 21 vatandaşımız katledildi.
3 Ocak 2008 Diyarbakır’da bir dershane önünde patlatılan bomba ile 6 öğrenci hayatını kaybetti.
27 Temmuz 2008 İstanbul Güngören’de patlatılan bomba ile 4’ü çocuk 17 vatandaşımız öldü.
16 Eylül 2010 Hakkâri’de patlatılan bomba ile 1’i bebek 9 vatandaşımız hayatını kaybetti.
6-7 Ekim 2014; 16 Yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları kurban eti dağıtırken alçakça katledildiler, cesetleri çiğnenerek yerlerde sürüklendi.
30 Ağustos 2015 Silopi’de 13 yaşındaki Fırat Simpil yola yerleştirilen bombanın patlatılması sonucunda hayatını kaybetti.
28 Eylül 2015 Diyarbakır Bismil’de patlatılan roketatar mermisi 9 yaşındaki Elif Şimşek’in ölümüne neden oldu.
13 Ocak 2016 Diyarbakır Çınar’da gerçekleştirilen eylemde 3’ü çocuk 6 kişi hayatını kaybetti.
13 Mart 2016 Ankara’daki terör saldırısında 6 aylık hamile Songül Yıldız karnındaki bebeğini kaybetti.
13 Kasım 2016 İdil’de el yapımı bombanın patlatılması sonucunda 4 yaşındaki Hidayet Tek hayatını kaybetti.
10 Temmuz 2016 Hakkâri Çukurca’daki saldırıda 5 yaşındaki Viyan Kanat hayatını kaybetti.
11 Ağustos 2016 Diyarbakır Sur’daki bombalı saldırıda bebek Ceylin Naz Aydın öldürüldü.
11 Ağustos 2017 Trabzon Maçka’da 16 yaşındaki Eren Bülbül şehit edildi.
31 Temmuz 2018 Hakkâri Yüksekova’da 11 Aylık Bedirhan Karakaya annesi ile birlikte şehit edildi.
5 Mayıs 2019 Silopi’de yola döşenen bombanın patlaması sonucunda 13 yaşındaki Diyar Bilen hayatını kaybetti.
15 Temmuz 2019 Tunceli Ovacık’ta 8 yaşındaki Ayaz ve 4 Yaşındaki kardeşi Nupelda Güloğlu şehit edildiler.
12 Eylül 2019 Diyarbakır Kulp’ta 17 yaşındaki Ahmet Bozyel ile 15 yaşındaki Ömer Yıldız şehit edildiler.
11 Ekim 2019 Şanlıurfa Akçakale’de roketatar saldırısı sonucunda 9 aylık Muhammed Omar, Ceylanpınar’a yapılan roketatar saldırısı sonucunda 11 yaşındaki Mazlum Güneş ile Elif Terim, Nusaybin’de 12 yaşındaki Emine ve 15 yaşındaki ablası Leyla Yıldız şehit oldular. (Kaynak; AA/Sema Kaplan/ PKK’nın son kurbanı Muhammed bebek yürekleri dağladı.12.10.1019)
Bu listeyi daha da uzatabiliriz, çünkü kirli amaçları için gözünü kırpmadan cinayet işleyen aşağılık bir örgütten bahsediyoruz.
Böylesine eli kanlı bir örgüte sahip çıkan ve bu eli kanlı örgütün siyasi uzantısı ile gizli/açık işbirliği yapan herkes masumların dökülen kanlarından sorumludur.
Hiçbir gerekçe bu gerçeği değiştirmez.