Teknoloji bağımlılığından bugünlerde fazlaca söz edilir oldu..
Aslında söz edilmese de etrafımıza baktığımızda bu bağımlılığın farklı örneklerini görebiliyoruz.
Şimdilik; uyuşturucu bağımlısı gençlerin kendilerinden geçerek yere yığılmış halleri gibi etkileyici görüntülerine rastlanmasa da bu kontrolsüz gidişle teknoloji bağımlıları da yakın gelecekte benzer görüntüler sergileyebilirler.
Kalabalık içindeki yalnızlardır onlar.
Ekranda bin olsalar da gerçek hayatta birdirler.
Şimdilik yürek parçalayan görüntüler yok ama bardağın taşmak üzere olduğunu da unutmamak gerek.
Teknolojinin inkarı medeniyetin de inkarı demek.
Ama kolaylaştırmanın cazibesine sürüklenerek “kayıtsız şartsız teslim olmanın” bağımlılığa giden yola döşenen taşlar olduğu da akıldan çıkartılmamalı..
Mesele teknolojiyi yerinde ve yeterince kullanmak..
Yani eğitmek, yani üretmek için kullanmak..
Amaç bu olmazsa kazananlar; teknolojiyi üreteneler olur.
Akşama kadar ekrana gelen bilgilerden/haberlerden ne kadarı işinize yarıyor.
Bilmek iyidir ama her şeyi bilmenin bilene bir karı yoktur.
Yunus Emre’nin dediği gibi; asıl olan kendini bilmektir.
Ancak kendini bilen; insanoğlu olmakla insan olmak arasındaki farkı bilir.
Elinde bir telefon ya da tabletle saatler geçirenlerin, gözlerini ekranlardan ayıramayanların yalnızlığına mı yanarsınız?
Yoksa ekranda her gördüklerinin sahici olduğuna inanmalarına mı?..
Bir de bağımlılık sizi sosyal medya kanalizasyon hattına sürüklemişse vay halinize...
Sürekli beğenilme ve sürekli takip edilmenin dayanılmaz cazibesiyle kalıbından taşan “ben”lerin en küçük bir eleştiri ya da beğenilmeme halinde girdikleri depresyondan çıkmaları günler alıyor.
Bazen depresyonun birinden çıkıp birine giriyorlar.
Kaba tabirle depresyon manyağı oluyorlar.
Ayrıca beğenilme uğruna zıvanadan çıkan sosyal medya zibidilerini unutmayalım.
Ayaklarını camdan çıkartarak araba kullananlar mı dersiniz?
Yürüyen aracın bagajında artistlik yapanlar mı, hareket halinde aracın içinde göbek atanlar mı ?
kucağına oturttuğu çocuğuna direksiyonu teslim edenler mi dersiniz?.
Diyelim ki bin tane “like” aldınız..
Haberlerde görüntünüz yayımlandı..
Eeee.. nedir getirisi?
Başınız göğe mi değecek?
Ziya paşanın dediği gibi; “Bed asla necabet mi verir hiç üniforma; Zerduz palan ursan eşek yine eşektir”.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduklarını sananları, varlığını başkalarına iftira atarak ve hakaret ederek gösteren lağım farelerini, kustukları kinle beslenen yerli mallarını saymıyorum.
Çoğunluğu gerçek kimliklerini gizleyen bu ezikler olsa olsa teknolojinin tecavüzcüleridirler.,.
“Fenomen” olmak uğruna çiğnenmeyen kural kalmıyor..
Bırak fenomen olmayı da birazcık insan ol..
Anneleri ölen kuzuları emziren köpek, üzerinde gezinen kanaryalara sesini çıkartmayan kedi, bir köpek ile bir kediye sırayla yiyecek veren karga, besmele çeken papağan fenomenin kralı.
Sen ayağını camdan çıkartarak araç kullanmakla fenomen değil olsa olsa öküz olursun.
Öküzden de fenomen olsa ne fayda olmasa ne fayda..
Ekranda saatlerce oyun oynayan, bir oyunu bitirip diğerine başlayanların mazeretleri masum.
Bizim kimseye bir zararımız yok, vakit geçiriyoruz diyorlar..
İyi de beş saat, altı saat nasıl bir vakit geçirme birader.
Annesi babası “git bir ekmek al” dese bir karış dille cevap hazır; benim işim var.
İş çok ama sonuç -yani üretim- yok.
Haksızlık yapmayalım, saatlerce ekrandan gözlerini alamayanlar sadece çocuklar değil.
Bazı büyükler onlardan da beter.
Görevim gereği sık seyahat etiğim için biliyorum.
Uçakta hostesin ikazına kadar cep telefonlarını ellerinden düşürmeyen, hatta uçak inmeden telefonlarını açıp yolcuların şaşkın bakışları arasında konuşmaya başlayan insanlar görüyorum.
Bir otobüs yolculuğunda arkamdaki koltukta oturan bir genç kızın telefonuna o kadar çok mesaj uyarısı geldi ki bir bayan “şu telefonunun sesini kısar mısın” diyerek uyarıda bulunmak zorunda kaldı.
Camide selam verip hemen telefonuna sarılanlar, Cuma günü hutbe okunurken hocayı dinlemeyip cep telefonları ile paylaşımda bulunanlar var.
Yahu farzı terk edecek kadar, uçağın düşmesine neden olacak kadar önemli paylaşım ne olabilir?
Şehirlerarası yollarda mola verilen tesislerin tuvaletlerinde cep telefonu ile konuşanlara rastladım.
Cenaze defnediliyorken telefonda paylaşımda bulunan bağımlılar gördüm.
Be Allah’ın kulu on dakika iletişime/paylaşıma ara versen ne olur?..
Ölür müsün?..
Bak ölen telefonsuz gömülüyor.
Bir de en fonksiyonel tablete en fonksiyonel dolayısıyla en pahalı cep telefonuna sahip olmayı üstünlük zanneden bir anlayışla karşı karşıyayız.
Bunlar kıro/kronik bağımlılar..
Nasıl olsa parayı anne baba veriyor.
Anne baba hem sızlanıyor hem de çocuklarının bir dediklerini iki etmiyorlar.
Gerekçeleri ise biz görmedik ama onlar mahrum olmasın.
Bırakın mahrum olsunlar ki yokluğun ne olduğunu anlasınlar.
Bırakın mahrum olsunlar ki elde ettiklerinin fiyatını değil değerini bilsinler.
Kişinin istediği her şeye sahip olması mutluluk getirmez.
Sahip olunamayan bazı şeyler için de hayal kurulabilmeli.
Çok sık şu sözleri duyar olduk.
Çocuklar için her şeyi yaptım ama yine de onları mutlu edemedim.
Edemezsiniz.
Çünkü insan bir şeyleri kendisi başarabilmeli.
Başarmak için de emek vermeli, fedakarlık yapmalı ki değeri olsun.
Zannedildiği gibi fiyat ile değer aynı şey değil.
Fiyat satın almanın karşılığıdır, oysa değer sahip olmanın.
Eskiler boşuna mı söylemişler zahmetsiz rahmet olmaz diye?..
Boşuna mı söylemişler tarlada izi olmayanın yemeye yüzü olmaz diye?..
Aileler çocuklarının her isteğini karşılamayı, pahalı ve marka ürünler alarak onları mutlu ettiklerini sanıyorlar.
Oysa ünlü Hintli İşadamı ve Tata Sons’un Başkanı Ratan Naval TATA’nın dediği gibi çocuklarının mutlu olmalarını isteyen aileler onlara sahip olduklarının değerini bilmeyi öğretmelidirler.
Bakın teknoloji bağımlılığından başladık iş nerelere kadar geldi?..
Şimdi diyeceksiniz ki; iyi hoşta el kadar bebeleri bile telefonlarla tabletlerle oyalıyoruz ne yapabiliriz?..
İşte zurnanın zırt dediği yer de tam burası..
Teknoloji bir oyalama aracı olarak kullanılırsa olacağı budur.
Oysa teknoloji; bir eğitim aracı, bir kalkınma aracı, bir üretim aracı, bir refah aracı olarak yerine ve kararında kullanılırsa yararlıdır ve anlamlıdır.
“İnsan dışkısı yedirmek işkence değil, ben bal gibi yerim” sözlerinin sahibinin bir Prof. olduğunu; üniversitede, yargıda, orduda, bürokraside gelebilecekleri en yüksek makama gelmiş insanların bir ilkokul mezunun ardında saf tutup halkın iradesine tecavüz olan darbeye kalkıştıklarını hatırlarsanız; teknolojiyi ne kadar yerinde ve kullanırsanız kullanın iflah olmayacak insanlar bulunsa da siz yine umutsuz olmayın..
Yerinde, zamanında, kararında kullanılan ve konforuna esir olunmayan teknoloji yararlıdır.