08.03.2016 tarihli “Haber 7” Sitesinde görüntülü olarak yer verilen bir habere göre;
“Diyarbakır'ın Sur ilçesinde çatışma bölgesinde 15 terörist çıplak durumda koşarak güvenlik güçlerine teslim oldular. Güvenlik güçlerine teslim olan örgüt elemanları ilk olarak 'Ne olur ekmek ve su. Açlıktan ölüyoruz! demişler.
Teslim olduktan sonra itiraflarda da bulunan örgüt üyeleri, örgütün artık bitme noktasında olduğunu söyleyerek "daha önce kaçıp teslim olan arkadaşlarımızı öldürmeyip tedavi edip kendi elinizle su yemek vermeniz örgütte sinirleri bozdu. Herkes kaçıp teslim olmak istiyor. Dış dünya ile iletişim kurmamız istenmiyor. Biz size güvendik ve canımızı riske atarak T.C' ye teslim olduk..."demişler.
Neden çıplak çıktınız sorusuna da
“ Silahsız ve güvenilir olduğumuzu anlayın diye” cevabını vermişler...
Yanlış anlama olmasın canımızı riske attık derken örgüt tarafından vurulmaktan bahsediyorlar.
Çünkü örgüt için onların bir fare kadar değeri yok.
Onlara biçilen rol sadece ölmek..
Sivil halkın zarar görmemesi için operasyonlar biraz uzadı ama sona yaklaşıldı.
Hendekçiler, özyönetimciler sahaya sürdükleri, aç ve susuz bıraktıkları çulsuzlarla (neyse ki donları varmış) Türk Ordusunu ve Emniyetini yeneceklerini zannettiler.
İçeriden dışarıdan kimileri de onlara gaz verdi.
Bu sefer tamam, zafer sizin dediler.
Zafer bekledikleri adamlar üzerlerinde sadece donlarıyla teslim oldular.
AİHM bile sokağa çıkma yasakları ile ilgili başvurularını reddetti.
Cizre’de Sur’da Silopi’de akılları sıra direniş destanı yazmaya kalkanlar “etkisi yıllarca sürecek” donlu teslim destanı yazdılar.
Bindikleri dolmuşun tabut olduğunu anladılar ama geçmiş olsun..
Hatırlarsanız bundan 3-4 ay kadar önce; hevalin biri şen sazın bülbüllerine yalvarıyor bizi kurtarın diyerek ağlıyordu.
Çiprasvari kravatsız kurtarıcılar beyaz gömlek, lacivert pantolon ve rugan ayakkabılarla yürüyüşe geçmek istemişlerdi de arkalarında kimseyi bulamamışlardı.
Önlerinde de civa gibi bir asker ”buradan ileri geçemezsiniz” deyince ödleri patlayıp salya sümük geri dönmüşlerdi.
O zaman “ağlıyorsa heval yakındır zeval demiştik”
Ve zeval gerçekleşti.
Üzerlerinde sadece donlarıyla teslim olan hevaller “açız bize ekmek verin” diyorlar.
Siz ekmek su verdikçe hevallerin sinirleri bozuldu diyorlar.
“hevalleri” niye sattınız la..
Paraları hendeklere gömeceğinize adamlarınıza ekmek alaydınız ya..
Aç ayı oynar mı?..
Bakın oynamıyor. Dahası Türkiye Cumhuriyetine teslim oluyor.
Günlerdir eylem çağrısı yapıyorsunuz.
Kimse sizi adam yerine koymuyor.
6/7 Ekim katliamının hesapsız kalmasına güvenerek yakın yıkın direnin diyorsunuz.
İnsanlar size direniyor.
Söylemeseniz de anlıyoruz.
Sinirleriniz fena halde bozuk.
Daha da bozulacağı günlere hazır olun.
Sadece devlet değil donlarıyla ortada bıraktığınız hevaller de hesap soracak size.
Kimbilir neler anlatacaklar..
Daha ne ihanetleriniz çıkacak ortaya..
Örgüt tarafından, döpiyesli, kravatlı elebaşılar tarafından dımdızlak ortada bırakılan hevallerin donlu görüntüleri aslında anlayana çok şey anlatıyor.
Ama anlama özürlülere ne anlatsak faydasız.
Dün kurşun sıktıkları polis ve asker onlara el uzatıyor.
Hastaneye götürüyor, ekmek aş veriyor, üst baş giydiriyor.
Evet.. don ve son..
Ya da donlu son..
Sanki kendilerini adam yerine koyan varmış gibi akılları sıra devleti suçlamak için zırt pırt bildiri yayımlayan kakademisyenler..
Kanlı örgütün vahşetini ve cinayetlerini perdelemeye çalışarak vatana ihanet eden alçaklar..
Ateş olsalar cürümleri kadar yer yakabileceklerini görmeden, devlete millete posta koymaya, darbe yapmaya kalkan cüppeli sümüklü böcekler..
Obama’dan, Putin’den, Nato’dan AB’den, hasılı bu ülkeye ayar çekmeye kalkan her kişi ve örgütten medet umanlar, çakma sanatçılar, çakma gazeteciler, tuzluklar, paraleller, dikdörtgenler ve yamuklar …
Her gün gördükleri rüyayı gerçek zannedip iç savaş bekleyenler..
ABD başkan Yardımcısı John Biden’in Türkiye ziyaretinden keramet umup “senin baban bir kahramandır yavrum” masallarıyla mest olanlar..
Teröre karşı en sert önlemlerin alındığı ve polislerinin sorgusuz sualsiz sadece şüphe üzerine adam öldürdüğü kendi ülkesini görmeyip, Türkiye’deki her hainlik, kalkışma ve terör işbirliğini destekleyen, bir sömürge valisi edasıyla ahkam kesen ve bu nedenle basıp gitmesine az kalan ABD Ankara Büyükelçisi John BAS’ın ağzından çıkan övgüleri manşet yapanlar, yalamalar, dolamalar, dış kapının mandalları vs.
Kabul etseniz de etmeseniz de yenildiniz.
Türkiye Cumhuriyeti kazandı.
Bakın umut bağlayıp devletin üstüne saldığınız savaşçılarınızın üzerinde sadece donları var.
Üstelik aç ve susuzlar.
Yorgun ve umutsuzlar.
Ne diyordu LIUY;
“İhanet iyi başlar ama sonunda kendine ihanet eder”
İşte bazı ihanetler de böyle donla biter.