Demokrasiye tecavüzün en utanç verici örneğini oluşturan alçak darbe girişimi; her kesimden ve görüşten bu ülkenin namuslu ve vatansever evlatlarının bir araya gelmesiyle durduruldu.
(Olup bitenin farkına varamamış gibi davranan ya da darbe gerçekleşmediği için üzülen azınlığa rağmen) birliktelik ve dayanışma devam ediyor, etmeli de.
Ama bu darbe girişimi (Türkiye Cumhuriyetinin her ferdi ve değerine topyekun saldırı) bize bir gerçeği bir kez daha gösterdi.
O gerçek ne mi?..
Halk ve demokrasi düşmanları darbeleri kendilerini kullanacak birileri adına yaparlar...
Bunlar indirimli fiyat üzerinden bedelleri ödenerek satın alınmış canlı türleridir.
Onlar için uğrunda can verilecek bir vatan yoktur.
Onlar için uğrunda her türlü felsefi ve ahlaki değeri çiğneyebilecek tek şey çıkarlarıdır. Bu uğurda vatan dahil satmayacakları hiçbir şey yoktur.
1960’lardan beri değişmeyen bir gerçek vardır ki Türkiye’de; yapılan, yarım kalan, engellenen bütün darbelerin arkasında kayıtsız şartsız ABD vardır.
15 Temmuz alçak girişiminde de bu gerçeğin değişmediği Amerika Merkezi Kuvvetler (Centcom) komutanı Votel’in; Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin geleceğinden 'endişeli' olduğunu belirterek "ABD'nin Türk ordusundaki yakın müttefikleri tutuklandı" şeklindeki adeta bir suçüstünü andıran ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Votel’in müttefikimiz dedikleri Sayın Bahçeli’nin ifadesiyle ABD’nin gayri meşru çocuklarıdır.
Yani Votel; darbeyi kendi adamlarının (12 Eylül darbesini de de bizim çocuklar yaptı diye duyurmuşlardı) yaptığını açık açık itiraf ediyor.
Anında sert tepkiler gelince bu sefer yanlış anlaşıldığını ve Türkiye’nin çok önemli bir müttefik olduğunu filan geveliyor ama nafile..
Kimse salağa yatmasın..
Beynin gizlemeye çalıştığını dil saklayamıyor.
Bu gerçek; zeka seviyesi en düşük olan kişiler tarafından bile anlaşılacak kadar net iken, ABD’nin ünlü, ünsüz sözcü, danışman, düşünce kuruluşu yetkilisi gibi papağanlarının “darbenin arkasında ABD’nin olduğu iddiaları gerçeği yansıtmıyor” sallamalarının bir değeri var mı ?
Yok..
Bakın bir başka örnek.
Büyükada'da 1919'daki işgal günlerinde İngiliz Ordu Karargâhı olarak kullanılan bir otelde, 15 Temmuz'da CIA'ya çalışan ABD'li profesör Henri Barkey'in de aralarında olduğu çoğu yabancı 17 kişi merakla darbenin sonuçlanmasını beklediler. Sabah gazetesinin haberine göre, Darbe girişiminin yaşandığı gün Türkiye'ye giriş yapan ve sır toplantı sırasında sık sık ABD ile telefonda temas kuran Barkey, hain kalkışmanın başarısız sonuçlanmasıyla 19 Temmuz'da Türkiye'yi terk etti. Barkey, grupla birlikte otelden çıkış yaptığı 17 Temmuz'da ise otel görevlilerine üzerinde (tesadüfün böylesi) "Pensilvanya" yazan bir çan bıraktı.
Çalışanlar, "Barkey ve beraberindekilerin, o gece sabaha kadar özel bir odada darbe girişimiyle ilgili gelişmeleri televizyondan takip ettiğinin söylüyorlar.
Bayram değil seyran değil çoğu uluslararası konularda analist ya da öğretim üyesi olan kişiler ile Barkey, darbe günü 2'şerli 3'erli ekipler halinde otelde toplantılar yapıyor.
Bu sırada Barkey, otel yetkilisine "Saat 16.00'da ve 18.00'de CNN International ve Amerika'nın Sesi'ne canlı bağlantı yapacağım. Bana gerekli altyapıyı sağlar mısınız?" diyor.
Her ne hikmetse otelde kamera kaydı bulunmuyor. CIA için çalışan ve doktorasını Pensilvanya Üniversitesi'nde yapan Barkey, örgütün Ortadoğu uzmanı ve ılımlı İslam teorisyeni. ABD Dışişleri Bakanlığı'nda görev yaptı. "Türkiye'nin Kürt Meselesi" isimli eserini, CIA'nın Ortadoğu uzmanı Graham Fuller ile birlikte kaleme aldı. Eşi Elen Barkey de CIA'nın üst düzey yetkilisi.
Bunlar hepimizin bildikleri ve gördükleri, kim bilir daha bilinmeyen neler var?..
ABD boşuna kıvırmasın, kendisinden habersiz tuvalete bile çıkamayan gayrı meşru bebeleri Meclis bombalayacak, İncirlik’ten kalkan uçaklar havada saatlerce ikmal yaparak bombalamaların kesintisiz sürmesini sağlayacak, Nato’da görevli adamları 15 Temmuz öncesi birliklerinden izin alıp darbeye katkı vermek için gelecekler ve bütün bu olup bitenden ABD’nin haberi ve sorumluluğu olmayacak öyle mi?.
ABD özel istihbarat ve düşünce (!) kuruluşu Stratfor darbe girişimi ve darbecilere destek konusunda o kadar istekli ki, Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi havada olduğu sırada uçak koordinatlarını eşzamanlı olarak yayınlayacak kadar!
Stratfor bu bilgileri kimden almış olabilir?..
Elbette CIA’dan aldı...
Bu arada minik bir hatırlatma; Stratfor aynı zamanda FTÖ’nün dünyadaki yapılanmasının ideolojik altyapısını tasarlayan kuruluş olarak ta biliniyor!.
Artı CIA ve FBI ‘ın terör örgütüne ait kültür merkezlerinde kullanılacak canlı türlerine eğitim verildiği Edirne C Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede yazılı.
Dahası; fetörist başı ABD hava kuvvetleri Harp merkezine ev sahipliği yapan Nellis Hava Üssünde okul açıyor. Bu okulların ABD’deki yolsuzluklarını araştıran yönetmen Hall; “ABD üst düzey yetkilileri tarafından korunuyor olmalılar” diyor.
Sahi neden acaba?.
Bilgileri yerli yerine oturttuğumuz zaman darbenin arkasında ABD ve elbette ondan emir ve talimat alan gayri meşru bebelerinin olduğu inkar edilemeyecek kadar açık bir şekilde görülüyor.
Bu durumda ABD ne stratejik ortak ve ne de güvenilecek bir müttefiktir.
Özellikle PYD’ye verdiği (askerlerin üniformalarına PYD amblemi takacak kadar) aleni destek ve yaptığı silah yardımı, üstelik bu destek ve yardımlar için İncirlik’in kullanımı, ülkemizde huzur bozucu her olayın ardından “endişe” mesajları vermesi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü konularında kendi kirli geçmişine bakmadan ülkemize ayar vermeye kalkması, meclisini ve masum insanlarımızı bombalayacak kadar gözleri dönmüş katillerin oluşturduğu hain yapıyı besleyip büyüten ve elebaşısını koruyup kollamayı bir sorumluluk olarak gören ABD artık müttefik filan değildir.
Bu açık gerçeğin hiçbir şekilde unutulmaması gerektiğini bir kez daha gördük.
Sadece ABD değil AB ülkeleri de müttefiklerimiz filan değillerdir.
Darbenin gerçekleşmemesi üzerine uğradıkları hayal kırıklığının etkisiyle olsa gerek yarım ağız ve zoraki olduğu her halinden belli kınama mesajları dışında 265 kardeşimizin şehit edildiği 2500 e yakın kardeşimizin yaralandığı alçakça darbe -ya da topyekün saldırı- girişimi karşısında ciddi bir tepki gelmediği gibi daha dakika bir gol bir yok yargılamaların adil yapılması, yok insan hakları, yok idam gelmesin gibi konularında akıl verip aba altından da sopa gösteriyorlar.
Alın o sopayı….
Halkına kurşun sıkanlara ne yapılacağını size mi soracağız?..
Darbecilere gösterdiğiniz ilginin onda birini şehit ailelerine gazilere gösterseniz ya..
50 yıldır dediklerinizi yapıyoruz bizi aranıza almıyor, terörün her türlüsüne destek veriyor, teröristleri besliyorsunuz.
Demokrasiye inanmıyor darbe ve darbecilerden medet umuyorsunuz.
Batının hiçbir ahlaki değeri olmadığını fakat varmış gibi yıllardır masal okunduğunu utanarak gördük ve test ettik.
Darbeye hayır diyemeyenlerin darbecilerin destekçileri olduklarına kuşku yoktur.
O zaman dostluk ve müttefikliklerinin de beş paralık değeri yoktur.
Almanya’daki kardeşlerimiz darbeye hayır mitingi tertipliyor Cumhurbaşkanımız bu mitinge video konferans yoluyla katılmak istiyor, lafa gelince basın ve ifade özgürlüğünü kimselere kaptırmayan sözde demokrat Almanya bunu yasaklıyor, yetmiyor Alman Anayasa Mahkemesi de bu utanç verici yasağı onaylıyor.
Koskoca Alman Anayasa Mahkemesinin düştüğü zavallılığa bakar mısınız?.
PKK ülkelerinde her türlü propagandayı yaparken susan Alman Anayasa Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının yurttaşları ile telekonferans yapmasından korkuyor..
Bundan sonra bu ikiyüzlü sahte demokratların basın düşünce ve ifade özgürlüğü masalları okumalarına fırsat verilmemeli ve lafları suratlarına çarpılmalıdır.
Değil darbeyi kınamak, protesto edilmesine bile katlanamayanların dostluğu mostluğu palavra.
Böyle dostluğu alın başınıza çalın.
Avusturya; ülkesindeki Türklerin yapacakları mitingde Türk bayrağı kullanılmasını yasaklıyor.
Bu korku neden?.
Ya da darbeye ve darbecilere karşı bu sevgi neden?.
Çünkü ortak iş tuttular ama bu asil ve aziz millet beyinlerinin üzerine yumruğunu indirdi.
Bu batı ve sözde müttefik görünümlü düşmanlar bu kafada giderseler daha çok yumruk yerler.
Biz de bundan sonra bu sahtekarlara anladıkları dilden konuşmalıyız.
Bu darbe girişiminin bize öğrettiği bir başka gerçek; günlerdir darbe teşvikçiliği yapan ve darbelerden medet uman ve gerçekleşeceğinden emin oldukları darbe ile yazılı ve görsel medyada tehditler savuran gazeteci bozuntuları aslında darbelere karşı imişler de meğerse biz yanlış anlamışız.
Yalandan kim ölmüş..
Darbe yapılırsa zaten mesele yok. Başarılı olamazsalar yanlış anlaşılma oluyormuş.
Ekranda tehditler savururken gözleriniz yerlerinden fırlıyordu ne oldu?..
Niye korktunuz?
Başkalarına akıl verirken yargılanmaktan korkmamalarını söylüyordunuz.
Hatta çok mümtaz olan bir şahsiyet başbakan ve hükümeti kastederek; “Ben onlar için idam yerine eskiden olduğu gibi yağlı kazıklara oturtularak cezalandırılması taraftarıyım. Bizler darbecileri cezalandıralım ki bir başkası darbe yapmaya yeltenmesin”(29.01.2012 Taraf) diyordu.
Yine bu alçak darbe girişimi sayesinde; ezanların, salaların ne kadar birleştirici olduğu ve toplumsal motivasyonun sağlanmasında ne kadar önemli bir yer işgal ettiğini gördük.
Darbelerin ezanları susturduğunu görmüştük ancak ezanlar ve salalar darbeciyi durdurdu.
Dindar görüntülü hainler ezan okuyan müezzinlere saldırdı.
Şerife bacı örneğinde olduğu gibi çarşafın kamyon kullanmak için engel olmadığını, şehit Ömer Hasdemir örneğinde olduğu gibi vatan hainlerini gözünü kırpmadan alnının ortasından vuracak vatansever evlatlarımızın bulunduğunu gördük.
Ticari araçlarını tankların önüne sürecek kadar yiğit şoförlerimizi, uçaklar kalkmasın diye hasadını yapmadığı ekinini tarlasında yakan aslan yürekli köylümüzü, tankın önüne yatmaktan korkmayan mangal yürekli Metin DOĞAN’ların varlığını gördük.
Bu vatan için malını, canını hiçe sayarak için direnen herkese şükran borçluyuz.
Bir de “hep paralel hep paralel cüppemi giydirmeyin bana” diye gürleyenlerin “bana ahmak diyebilirsiniz”e döndüklerini ama ihanetin böylesine büyük olduğu bir yerde ahmaklıkla kurtulmanın mümkün olmadığını gördük.
XXX
Twitter’de gerçek kimliği gizlenerek açılan ve içlerinde benim de bulunduğum insanlara paralelci iftirası atarak hedef şaşırtan sahte “paralel deşifre” hesabından bahsederek sahibine; “zerre kadar namusun varsa gerçek kimliğini açıkla ve yargıda hesaplaşalım” demiştim.
Gerçek kimliğinin açıklamayarak müfteri olduğunu kendisinin de kabul ettiği anlaşılan bu ahlaksıza dört sorum var. 1) Şerefli Türk ordusundan neden atıldın?. 2) Hayvan pornosu ticaretinden yargılandın mı? 3) Sabıkan var mı? 4) Danıştay Dava Daireleri Genel Kurul Kararında o çok güvendiğin mahkeme kararı bozuldu mu?
Şimdilik bu kadar yeter. İftiralarının hesabını hainlerden arındırılmış Yüce Türk Yargısı huzurunda hesaplaşmaya az kaldı..