Bodrum belediyesi tarafından Muğla’da şair Nazım Hikmet Ran anısına düzenlenen programda hayatı ve eserlerine dair konuşmalar, sergi ve söyleşilerin ardından Bodrum Belediyesi’nin yaptırıp Umurça Parkı’na diktiği Sünger Heykeli’nin açılışı gerçekleştirildi.
Heykelin yapım aşamasının tam 2 yıl sürdüğünü anlatan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras (CHP), şunları söyledi:
“Bugün burada bu heykelleri yapabilmek için arkadaşımız Halil ile 2 yıldır görüşüyoruz. Bugün yarınla olmuyor bu işler. 2 yıldır nasıl yapalım, bütçesini nasıl yaratalım, beraber Mehmet Ağabey ile çalıştılar, ben de geldik gittik çalıştık ve gerçekten uzun bir çalışmanın eseridir bu. Tabii onun buna ne kadar emek verdiğini kendisi daha çok biliyor. Sanatçılara sahip çıkarsak mutlu oluruz. Toplum mutluluğu sanata kültüre bağlıdır, paraya değil. Para bir amaç değildir, bir araçtır. İşte bunları yaptıracağız. Bu paralar bunlar için harcanacak. O zaman anlam kazanıyor bu işler.”
Sayın başkan meramını berbat bir Türkçe ile ifade etse de özlediğimiz, hasretini çektiğimiz tablo bu..
Sırf halkın mutluluğu için iki yıl didinen, çırpınan, uğraşan, kafa patlatan böyle belediye başkanları oldukça evvel Allah bu milletin sırtı yere gelmez.
İHA, SİHA, MİLGEM, Altay Tankı, Atak Helikopter, otoyollar, köprüler, tüneller, tüp geçitler, Taksim’e Cami, Nükleer santral, yerli uydu, milli muharip uçak, milli motor, Çamlıca Kulesi, Kanal İstanbul, Çin’e ihracat seferi gibi havadan cıvadan şeylerle toplumu oyalayanlar, sayın başkanın halkın nasıl mutlu edileceğine ilişkin sözlerine kulak versinler.
Boş işlerle, illüzyonlarla vatandaşı uyutmayı bırakıp heykel diksinler...
Ne kadar heykel o kadar mutluluk..
Bu kadar basit..
Ne oluyor İHA, SİHA yapınca?
Başımız göğe mi değiyor?..
İnekler, koyunlar ot yiyor ot, onları İHA’larla SİHA’larla yerli uyduyla mı besleyeceğiz.
Oysa heykellerin daha yapımına başlarken vatandaş açlığını unutuyor, zevkten dört köşe oluyor?..
Ne açlık kalıyor ne susuzluk..
Zaten para dediğin ne ki?
Elinin kiri…
Doğalgaz yatakları bulunmuş ta ne olmuş?..
Halkın cebine giren beş kuruş var mı?..
Gaz bulundu diye halk mutlu mu olacak?....
Sonuçta gaz dediğin şeyin kralı kuru fasulyede de var..
Şimdi gaz veriyor diye kuru fasulyeyi baş tacı mı yapacağız?..
Hadi diyelim gaz bulundu, nasıl taşınacak? hadi taşındı, nasıl depolanacak? hadi depolandı, nasıl dağıtılacak? hadi dağıtıldı bedava mı verilecek?..
Hem batılı uzmanlar (siz bunu yavşaklar anlayın) bulunan rezervler konusunda bizim kadar iyimser değillermiş, zaten tespitler de bilimsel değilmiş, Türkiye abartıyor olabilirmiş..
Yani biz batılı uzmanlardan daha mı iyi biliyoruz?...
Adamlar petrol yok diye kuyuyu kapatmış, sen kalk oradan petrol çıkar olacak iş mi bu?..
Halbuki heykel öyle mi?
Baktıkça doyar, doydukça mutlu olursun.
Ne dert kalır ne tasa..
Muasır medeniyet seviyesine çıkmanın yolu da heykelden geçmektedir.
Ne keder heykel o kadar medeniyet.
Heykeller beton yığınları değildir.
Heykelde sevgi, huzur ve mutluluk vardır.
Değerini bilenler için heykel candır, canandır.
Bu kadar basit.
Her kim;
-Halkı mutlu edecek böylesine çılgın bir düşünce neden kimsenin aklına gelmiyor da sadece Bodrum Belediye Başkanının aklına geliyor?..
-Hükümet her meydana bir heykel dikerek halkı en kolay yoldan mutlu etmek varken neden yatırım, üretim, istihdam diye çırpınarak zor yolu tercih ediyor?
-Neden heykel için harcanan paralar zor durumdaki küçük esnafa destek ve her yağmurda yetersiz kaldığı için sel baskınlarına neden olan ilçe alt yapısının iyileştirilmesi için kullanılmıyor?
-Hani milletin aç olduğunu söylüyordunuz?..
Sorularıyla kafa karıştırıyorsa bilin ki fitne fesat peşindedir.
Şu pandemi sürecinde dahi bir sünger heykeli için iki yıl kafa yoran ve toplumun mutluluğunun paraya değil sanata kültüre bağlı olduğunu cesaretle ortaya koyan ve paranın ancak heykellere harcanmasıyla değerini bulduğunu dosta düşmana gösteren sayın Başkan heykeli dikilerek ödüllendirilmeli ve bu gerçekten habersiz diğer belediye başkanlarına da örnek gösterilmelidir.
Bir sünger heykelinin yapılması iki yıl sürüyorsa başkanın heykeli kaç yıl sürer bilmiyorum. Artık onu da heykeltıraş düşünsün.
****
Ödüllendirilmesi gereken belediye başkanı sadece Ahmet ARAS değil elbette.
Aydın Kuşadası Belediye Başkan Vekili (CHP) Tibet ÖZER pandemi yasaklarına rağmen kendisine ait mekanda tıklım tıklım dolu doğum günü partisi düzenleyerek pandemiye meydan okumuş.
Kısıtlamaların devreye girdiği saatte başlayan partiye ünlü spor yorumcuları, futbolcular, sanatçılar ve parti teşkilat mensupları ile kalabalık bir davetli grubu katılmış.
Kim bilir ne büyük fedakarlıklara katlanılarak yarı çıplak erkek zenneler ve çıplak revü dansçılarının da gösteri yapmalarının sağlandığı parti, günün mana ve önemine uygun olarak bazı katılımcıların sosyal medya hesabından canlı olarak yayımlanarak partiye gelemeyenlerin de eğlenmesi sağlanmış.
Böyle zorlu dönemlerde böyle ince davranışlar insanın gözünü yaşartıyor.
Her ne kadar polis bu anlamlı iyi niyeti görmeyip partiyi basarak (ne kadar ayıp etmiş) keyiflerini kaçırsa da sonuçta 103.500 TL. ceza kesilerek devlet bütçesine katkıda bulunulmuş.
Milletin aç, esnafın perişan olduğu, bir dönemde üstün cesaret göstererek bir araya topladığı insanları eğlendirmeye çalışan, işsizlikten zor günler geçiren zenneler ve revü dansçılarına destek vererek insani görevini yerine getiren ve devletine 103.500 TL kazandıran bir belediye başkanının da heykeli dikilmelidir.
****
Pandemi ile mücadele kapsamında sokağa çıkma yasağı uygulandığı günde İzmir Büyükşehir Belediyesi Toros Yangın ve Doğal Afet Eğitim Merkezine gelmeleri sağlanan (muhtemelen resmi bir görev gerekçesiyle izin alınmıştır.) üç hanımefendi için mangal partisi düzenlenmesi ve partinin ardından bu üç hanımefendiden birisinin itfaiye eri refakatinde siren çalarak eğitim aracını kullanması, diğer iki hanımefendinin itfaiye aracının arkasına çıkarak görüntü almaları ve bunu paylaşmaları itfaiye erlerinin ne kadar büyük zorluklarla görevlerini yerine getirdiklerini göstermeleri ayakta alkışlanacak bir davranıştır.
Kıyafetleri uygun olmamasına rağmen böylesine zorlu bir görevi üstlenmekten kaçınmamaları taşıdıkları sorumluluğun ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.
Görüntülerdeki bayanlardan birisinin “mesleği bıraktı itfaiyeci oldu”, diğerinin “yangın var dediler geldik” ve üçüncünün; “şey mi dostum yine yangınlar yine ben” paylaşımları İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Teşkilatının; insanları işlerini bıraktırıp itfaiyeci olacak, yangın var denilince koşa koşa gelecek kadar halkta karşılığının bulunduğunu göstermektedir.
Bu başarılı İtfaiye teşkilatının gönüllerdeki yangınları da büyük bir başarıyla söndürdüğünü böylece görmüş olduk.
Hiçbir vicdan sahibi bu büyük başarıyı görmezden gelemez.
Keşke saygıdeğer hanımefendiler bu yürek ısıtan görüntüleri itfaiyeci kıyafeti giyerek paylaşsalardı.
Her neyse..
Çok büyük fedakarlıklara katlanarak bu göz yaşartan gösteriyi bizlere sunan ve sunulmasına fırsat verenlerin de heykelleri dikilerek ödüllendirilmelidirler.
Hatta mümkünse heykellerin İzmir Büyükşehir Belediyesi Toros Yangın ve Doğal Afet Eğitim Merkezi girişine yerleştirilmesi isabetli olacaktır.
Göremediğimiz mangal partisi ve bu görsel şölen keyifle sürerken “ya gerçek bir yangın ihbarı alınsaydı ne olurdu?” Diye soruyorsanız, bu saygıdeğer bayanların canlarını hiçe sayarak koşa koşa söndürmeye gideceklerinden kuşkunuz olmasın.
Bu arada küçük bir hatırlatma;
Erkekler, İzmir İtfaiyesi mangal partisi düzenliyormuş diyerek hemen koşmayın.
Bu anlamlı ve özel hizmet; (işten çıkartılmayı bile göze alabildiklerine göre) çok özel bayanlara.
Ne kadar özel derseniz onu ben de bilmiyorum.
İzmir Büyükşehir belediyesine sormak lazım.
Nasıl istiyorsanız öyle siyaset yapın ama lütfen milleti aptal yerine koymayın.
İyi Parti Genel Meral Akşener’in Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde esnaf ziyareti esnasında Kuyumcu Vedat Uçak'ın dükkanına girdi. İşler nasıl diye sorduğu esnaf; “Elhamdülillah iyi” diyerek hoşuna gitmeyen bir cevap verince ekiple birlikte dükkana gelen ve hemen tezgahın arkasına geçen bir şahıs ülkeyi kötüleyerek "30 yaşındayım. Bu ülkede konuşmak, derdimi anlatmak istiyorum ama konuşturmuyorlar, bizi dinlemiyorlar. Susturulmaktan bıktık” diyerek mağdur esnaf gösterisi yaptı.
Ne olduğunu anlamayan dükkan sahibi genci daha önce hiç görmediğini belirterek "Biz iki kişi çalışıyoruz. Bu arkadaşlar bizimle değiller" diyerek ucuz kurgu/tiyatroyu bozdu.
Meral Akşener ve beraberindekilerin dükkandan ayrılmasından sonra açıklamalarda bulunan kuyumcu Vedat Uçak, "Önce işyeri sahibinden izin alması lazımdı. Sanki bizimleymiş gibi hareket etmesi bizim de ağrımıza gitti. Tasvip etmediğimiz bir konuşma oldu. Kaşla göz arasında tezgahın arkasına girivermiş. Biz de sıkıntıya girdik, rahatsız olduk" dedi.
O şahıs daha sonra CHP Gençlik Kollarında da görev yaptığını belirtmesine rağmen bu küçük(!) ayrıntıyı dikkate almayan muhalif medya olayı; “Susturulmaktan bıktım diyen Kuyumcu esnafının isyanı diye” haber yaptı.
İnsanları aptal yerine koyduğunu zannederek 'tiyatro gösterisine' imza atan Reşat Kayman’ın, CHP'li Hatay Büyükşehir Belediyesi'nde bağlı Sosyal Tesisler Sorumlu Müdürü olduğu, daha önce de CHP Gençlik Kolları'nda görev yaptığı öğrenildi.
Bu gerçeği ortaya çıkartan muhabirler ise partililerin sözlü ve fiziksel saldırısına uğradılar.
Şimdi soru şu?.
Duymak istediklerini söyleyecek kötü durumdaki bir esnafı bile bulamayanlar ülkeyi nasıl yönetecekler?..
Rize’de olduğu gibi beğenmediklerini söyleyenlere tekme tokat ve küfürle mi karşılık verecekler?..
Kameralarla yapılan ziyaretlerde bile dertli bir esnaf bulamayıp soytarıların tiyatro gösterilerinden medet umanlara nasıl ve neden güvenelim?...
Bir değil iki değil, artık alışkanlık oldu.
Sayın Akşener’in Twitter'da paylaştığı bir videoda "Ekonomi berbat" diyen Yüksel Temur'un Range Rover marka aracı çıkmıştı. Akşener'in emekli polis diye kürsüye çıkardığı kişinin aynı zamanda İYİ Parti İstanbul İl Yönetimi Üyesi olduğu anlaşılmıştı. İYİ Parti Grup Toplantısı'nda kürsüye çıkarak işsiz ve ümitsiz olduğunu anlatan gencin eğlence mekanlarında çekilen fotoğrafları sosyal medyada paylaşılmıştı. Akşener'in Gaziantep mitingine giderken yolunun çöp kamyonu tarafından kesildiğine yönelik açıklamaları da gerçek dışı çıkmıştı.
Günümüzde hiçbir şeyin gizli kalmayacağını, hatta en gizli bilgilerin bile eninde sonunda bizzat “göbeğinde yer alanlar” tarafından ifşa edileceğini hala öğrenemediniz mi?.
Nasıl istiyorsanız öyle siyaset yapın ama lütfen milleti aptal yerine koymayın.
Mayası bozuk olanların Türk olup olmamalarının hiçbir önemi yok.
Alman Yeşiller Partisinin eski Eş Başkanı olup halen Alman Federal Meclisinde Yeşiller Partisi Milletvekili olarak görev yapan Cem Özdemir Alman ARD kanalına yaptığı açıklamada, Müslümanlar ve göçmenler arasındaki antisemitizme dikkat edilmesi gerektiğini savunarak, "Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) gibi dernekler Ankara'dan talimat alıyor. Türk devlet televizyonu, nefreti buralara transfer ediyor. Bunlar kabul edilemez." ifadelerini kullanmıştı.
Türkiye düşmanlığı söz konusu olduğunda alçalmada sınır tanımayan Cem Özdemir’e uzun yıllar Hristiyan Demokratik Birlik (CDU) partisinde görev yapan ve halen Team Todenhofer Partisi Genel Başkanı olan Jürgen Todenhöfer sosyal medya hesabından cevap vererek; "Şimdi Cem Özdemir gibi bazı Alman siyasetçiler, antisemitizmin Müslümanların icadı olduğu algısını yaratıyor ancak soykırımda milyonlarca Yahudi'yi barbarca katledenler Müslümanlar değildi. Bu suçu başkalarının üzerine yıkmak da halkı kışkırtmak demektir Sayın Özdemir." ifadelerini kullandı.
Jürgen Todenhöfer gibi gerçeği dürüstçe ifade eden yabancıları görünce, Türk olarak dünyaya gelmesine Türkiye düşmanlığı yapan mayası bozukları anlamakta zorlanmıyoruz.
Mayası bozuk olanların Türk olup olmamalarının hiçbir önemi yok.
Çünkü asil azmaz bal kokmaz kokarsa yağ kokar onun da aslı ayrandır.
Kendisi 20 saniyelik bir şarkı paylaşmadı ama utanmadan devleti sanatçıya karşı duyarsızlık ve saygısızlıkla suçluyor.
Ünlü Türk Düşünürü Tarkan hazretleri; “Pandemi sürecinde müzik ve eğlence sektörüne haksızlık yapıldığını, yetkililerin sanata ve sanatçıya karşı duyarsız ve saygısız bir yaklaşım içinde bulunduklarını buyurmuşlar.
Okuyunca, sanatçı arkadaşlarına ne kadar değer vermiş diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu sadece gösteriş. Dostlar alıverişte görsün.
Çünkü kendileri İşsiz kalan müzisyenler için başlatılan; “Hepimiz için ses ver Türkiye” kampanyasına destek olmamış, 20 saniyelik bir şarkı paylaşmaya dahi tenezzül etmeyerek sanatçı arkadaşlarına en büyük saygısızlığı kendisi yapmıştı.
Nazım Hikmet hayatta olsaydı muhtemelen; “bana ikiyüzlülüğün şarkısını söyleyebilir misin Tarkan” diye sorardı.