Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındaki Denetçilik görevim yanı sıra haftada bir gün ders verdiğim Düzce Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu Sosyal Hizmetler Bölümü’nde vize sınav kâğıtlarını okumama rağmen evime internet bağlantısı yaptırmadığım için aynı gün ilan edememiştim. Sınıfta notlarla ilgili olarak konuşurken bir öğrencim hayretle “hocam sizin evde internet yok mu? Ben internetsiz on dakika bile yaşayamam, İnternetsiz bir hayatı düşünemiyorum bile” dedi.
Ben de kendisine internete bağımlı bir hayatı düşünemediğimi, bağımlı olmamak kaydıyla yararlanabileceğimizi ama internetin esiri olmamamız gerektiğini söyledim.
Sonuçta anlaşamadık. Onun dediği ona, benim dediğim bana kaldı.
Bu öğrencimi kınamadım. O bir gerçeği açık yüreklilikle ifade etti. Her yerde elden düşürülmeyen akıllı telefonlarla insanların artık birbirleriyle yüz yüze ilişki kurmaktan çok ekran üzerinden görüştüklerini, bir sürü evde herkesin bir kenara çekilerek kendi iletişim dünyasında yaşadıklarını görüyoruz, biliyoruz.
Bilgiye ulaşımdaki bu kolaylığın olumlu sonuçları olmakla birlikte, ulaşılanın sadece bilgi olmayıp, her şey olduğu dikkate alındığında, bu alanın tamamen denetimsiz ve başıboş olmasının toplum ve aile yapısı üzerinde çok olumsuz sonuçlar doğurabileceği de gözden ırak tutulmamalıdır.
Özgürlüklerin kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değildir ancak özgürlüklerin nerede başlayıp nerede biteceği ve sınırsız özgürlüğün aslında sınırsız yıkım olduğunu da unutmamak gerekmektedir.
Yeterli bilgi ve altyapısı olmadığı gibi kötü niyet te taşıyan insanların elinde, internet kullanımının nasıl tehlikeli sonuçlara yol açtığı, her gün yaşanan yüzlerce örnekten anlaşılmaktadır.
Bundan birkaç ay önce bir soruşturma görevi nedeniyle gittiğim bir ilde, kadın Konuk Evi müdürü ile bir görüşme yapmamız gerekti. Kendisine o ildeki kadın Konukevinde kalan kadınların genel özelliklerinin neler olduğu sorduğumda;
İki yıl öncesine kadar erkek aldatmasına bağlı erkek şiddetine uğrayan kadınların çoğunlukta olduğu kuruluşta son iki yıldır kadın aldatmasına bağlı olarak erkek şiddetine uğrayan kadınların ağırlıkta olduğunu söyledi.
Ben yanlış anladığımı zannederek kadın aldatmasına bağlı erkek şiddeti mi? Diye sorduğumda, “evet” kadın aldatmasına bağlı erkek şiddeti diye cevap verdi.
Çok şaşırmıştım.
Peki dedim, iki yılda ne değişti de kadınlar aldatmaya başladı?
“Değişen internet ve akıllı cep telefonu kullanımının artık kırsal kesimde de yaygınlaşması, uydu yayınlarının çanak antenlerle kolaylıkla izlenebilmesi” dedi müdüre hanım.
Gerçekten çok şaşırmıştım. Sadece müzik yayını yapan ve sürekli alt yazı ile arkadaş edinmek isteyenlere ait cep telefonlarının yayımlandığı TV kanallarından aldıkları cep telefonu numaraları ile iletişime geçilerek başlatılan sözüm ona arkadaşlıkların, yuvaların yıkılmasına ya da şiddet uygulanmasına neden olduğu anlaşılıyordu.
Oysa Anayasanın41. Maddesinde (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. (Ek fıkra: 12.9.2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. (Ek fıkra: 12.9.2010-5982/4 md.) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümler çerçevesinde; haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği ihlal edilmeksizin devletin, aile yapısına büyük zarar veren ve yuvaların yıkılmasına neden olan istismarları önlemesi gerekmektedir.
Sonuç olarak İnternet/iletişim günümüzün vazgeçilmezi olabilir. Ancak bu vazgeçilmezlik, uğruna her türlü değerin feda edilebileceği anlamına da gelmemelidir.
Unutulmasın ki toplumdaki kokuşma ailedeki çürümüşlükle başlar. Görmezden geldiğimiz çürümüşlük ise başımıza gelecek kokuşmuşluğun habercisidir.
…
1968 yılında Çankırı lisesinde öğrenci iken ilk yazılarım Doğruyol Gazetesinde yayınlanmıştı. Rahmetli Mustafa Abinin hoşgörüsü ve desteğiyle de uzun süre Doğruyol Gazetesinde yazmıştım. 46 yıl sonra bu kez İrfan beyin desteğiylegenel Doğruyol’da duyduklarımızı, bildiklerimizi, gördüklerimizi ve düşündüklerimizi paylaşmaya çalışacağız. Hadi hayırlısı…