Son iki yıldır yaşanan deprem, sel ve yangın felaketleri bu yıl zirve yaptı...
Yıllardır benzeri görülmemiş yoğun yağışlara bağlı olarak meydana gelen heyelan, sel ve deprem insanlarımızı hayattan kopartırken çok ciddi mal kayıplarına da neden oldu.
Bu sene bu doğal afetler sürerken yoğun orman yangınları onlara eşlik etti.
Adeta birisi bitmeden diğeri başladı.
Orman yangınlarının çok küçük bir kısmı tedbirsizlik ve dikkatsizlik ya da aşırı sıcaklıklar nedeniyle meydana gelse de büyük bölümünün başta PKK olmak üzere olağan şüpheliler tarafından kasten çıkartıldığından hiç kuşkumuz yok.
Devletin ve yargının bu konudaki çalışması tamamlandığında bu gerçek ortaya çıkacak ve birilerinin yüzünde tokat gibi patlayacaktır.
Aynı anda 50 bölgede birden yangın çıkması ne tesadüf, ne mevsim şartları ve ne de istatistik biliminin olasılık teorileriyle açılanamayacak kadar açık bir sabotaj/ihanet iken, delil yok (olup olmadığını yakında görürler) diyerek siyasi uzantılarını küstürme korkusuyla PKK’ ya söz söyleyemeyenler bu yangınların otel yapmak için kasten çıkartıldığı yalanını piyasaya sürerek PKK’nın değirmenine su taşımışlardır.
Bir yanda yangınların olağan şüphelisini görmek istemeyenlerin, diğer yanda elinde yangın söndürecek uçağı bulunmayan, bakımlarını yaptırmadığı için uçakları kullanılamaz durumda olan ve yıllardır malum zihniyetin arka bahçesi olarak kötü yönetilerek borç batağına sokulduğu için kayyum atanan THK’nu yangının söndürecek tek birim gibi göstermeye kalkmaları tek kelimeyle ibretliktir.
Borç batağındaki THK’dan orman yangınların söndürmek için medet ummak olmayacak duaya amin demektir.
Arka bahçeleri olarak kullanırken bu günleri düşünmeyen ve hazır parayı har vurup harman savuran yandaşlarına “ne yapıyorsunuz?” diyemeyenlerin bugün uçaksız kurumu yangını söndürecek tek güç olarak görmeleri gülünçtür.
Oysa mevzu şaka kaldırmayacak kadar ciddidir.
Büyüklerimiz ne güzel söylemişler;
“Ne umarsın bacından bacında ölüyor acından.
Sosyal medya denilen kanalizasyon hattında yalanın, iftiranın kurgunun bini bin para iken, insan demeye bin şahit gereken yaratıkların anında çürütülen yalanlardan medet ummaları yangından daha beter ve tedavisi mümkün olmayan bir zihniyetle karış karşı olduğumuzu gösteriyor.
Bu kadar büyük yangınları söndürmek sanki kolay bir işmiş ve sanki bu yangınları iktidar çıkartmış gibi bir algı oluşturarak ve bu algıya dışarıdaki işbirlikçi/beslemeleri de dahil ederek yangından rant hesabı yapacak kadar gaflet delalet ve hıyanet içindeki mandacı/beslemelerle aynı topraklarda yaşamak zorunda kalkmak bu milletin bahtsızlığı olsa gerek.
Etrafında yanmadık tek bir yer kalmazken, vatandaşın malını mülkünü koruması gereken belediye başkanının yangının tam göbeğindeki villasını nasıl büyük bir başarıyla yangından koruduğunu ibretle izledik ama devleti/hükümeti suçlamak için yalandan dolandan medet umanlar bu utanç verici korumaya seslerini çıkartamadıkları gibi “Help Türkiye” provokasyonu ve PKK/Fetö işbirliği ile ülkemize müdahale edilmesini sağlamak için ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Bu aşağılık tezgâha Twitter bile dayanamayarak 11 saat sonra hesabı kapattı.
Devlet/millet var bütün güçleriyle yangını söndürmek için çalışırken onlar bu yangından ne kazanırız derdine düştüler.
Aralarına girip yardımcı olmadıkları halkı/milleti yalanlarla/kurgularla tahrik etmeye çalıştılar.
Yangınlar söndürüldü, devlet/millet ilk günden itibaren yaraları sarmak için seferber oldu ama besleme/ezik/mandacıların ihanetlerini günü gelince hesabı sorulmak üzere tarih bir kenara kaydetti.
Her doğal afet ve olaydan sonra piyasaya sürülen yalanlardan bıktık usandık.
Artık yeter.
Beş dakika sonra gerçeğin ortaya çıkacağını bile bile yalan söylemekle ne kazanıyorsunuz?... Eğer bu kazanç(!) ise bunun fahişe pazarlayarak, uyuşturucu satarak, elde edilen kazançtan(!) ne farkı var?..
Sosyal medya fahişelerinin bot hesaplardan üfürdüğü yalanları paylaşarak keyif alacak kadar düştünüz mü?..
Duymak istedikleri sözleri inanmaya hazır ezik/besleme/mandacılar ne verirseniz verin yiyorlar diye milleti de onlar gibi mal mı sandınız?..
Son elli yılda görülmeyecek kadar şiddetli yağmur yağmış.
Metrekareye 350 kg. yağmur düşmüş.
Düşünmesi bile korkunç olan bu miktarın neden olabileceği yıkımı anlamak (tabii ki beyni olanlar için) yerine Kastamonu/Bozkurt’taki sel baskınının HES barajının patlaması nedeniyle meydana geldiğini iddia etmekle, PKK’nın masumlara kurşun sıkması, Fetö’cü pilotların TBMM’ni bombalaması arasında hiçbir fark yoktur.
Hepsinin de amacı milleti hıyar yerine koymaktır.
Siyasetin seviyesi bu kadar düştü mü?..
DSİ tarafından yapılan açıklamada; Ezine Çayı üzerinde faaliyet gösteren hidroelektrik santralinin su depolaması bulunmayan, regülatör tipli bir hidroelektrik santrali olduğu dolayısıyla açılabilecek ve ani gelen suyun şiddeti ile patlayacak bir kapağı olmadığı belirtilerek ne kadar utanç verici bir yalan söylendiği ortaya konulurken, bölgeye giden gazeteciler tarafından çekilen helikopter ve dron görüntülerinden de barajda her hangi bir anormal durum olmadığı görsel medyada gösterildiği halde yalanın sahipleri bırakın özür dilemeyi umurlarında bile olmadı.
Çünkü yalan ve ihanet iliklerine işlemiş..
Hadi Bozkurt’taki selin HES barajı kapağının patlamasından kaynaklandığı kuyruklu yalanını üfürdünüz, peki Sinop ve Bartın’daki felaket nasıl geldi. Demek ki çapınız oralara bir yalan uydurmaya yetmedi...
Çapınızı genişletmek için biraz daha çalışmanız gerekiyor
“Hes barajı patladı” yalanı ellerinde patlayınca bu defa bölgede kimlikleri tespit edilemeyen 250-300 ceset toplandığı yalanını üfürdüler.
Bunlar o kadar ölü sevici ki pandemide, depremlerde, selde ve orman yangınlarında yüksek ölü sayısı uydurup moral bozmaya çalışıyorlar.
Ölen sayısını ne kadar yüksek olursa o kadar şehevi bir “haz” duyuyorlar.
Kim bu 300 kişi? diye soruyorsunuz.,
“Duyumlarımız var” diyorlar Peki kimden duydunuz? diyorsunuz “Söylentiler var” diyorlar.. Söylenti möylenti yok, bilgi kaynakları da beyinlerinin yerine kullandıkları kıçları.. Bu kadar net.
Çünkü bu kadar yalanı sağlıklı bir beyin üretemez, üretse üretse kıçları üretir. Baktılar ki bu yalan da yeterli etkiyi sağlamadı, bu kez; “Cumhurbaşkanı Cuma namazı kılacak diye camideki hastaları başka yere taşıdılar” yalanını dolaşıma soktular.
İlk anda hastaneyi sel basma riskine karşı camiye taşınan hastaların güvenliği sağlanan hastaneye geri götürüldüğü ortaya çıktı ama söyleyenler yalanlarından utanmadılar.
Yahu hastalar
camiden hastaneye taşınmış, nereye taşınacaktı?..
Yalanlarına alışkın olduğumuz oral diyare hastalığından mustarip biri “Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye ekipleri afet bölgesine sokulmuyor” yalanını üfürdü, iki dakika geçmeden bizzat Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri resmi hesaplarından afet bölgesinde olduklarını gösteren görüntüleri yayınladılar.
Bir başka adı önemli olmayan ama insan da olmayan yaratık sel sularının yuttuğu Bozkurt ile ilgili olarak şu utanç verici paylaşımda bulunmuş;
“Bozkurt Belediye Başkanı AK partili,
Çevre ve Şehircilik Bakanı AK Partili,
Ulaştırma ve Alt Yapı bakanı AK Partili,
Cumhurbaşkanı AK Partili, Ver yetkiyi gör etkiyi dediler.
Gördük”.
Biz de sayesinde şeytanın ete kemiğe bürünmüş iş ortaklarını gördük.
Bu ezik/beslemenin mantığına göre Hatay, Adana, Antalya, Mersin, Muğla ve Aydın’daki orman yangınları orada yaşayanların siyasi tercihlerinin sonucu verilmiş bir ceza mı oluyor?.. Böyle çarpık ve ahlaktan yoksun bir değerlendirme olabilir mi?..
Allah’ı siyasi görüşleri ve tercihleri nedeniyle kullarını cezalandıran bir güç olarak görmek küfrün de şirkin de ta kendisidir ve her haliyle aşağılık bir davranıştır.
Bu yaratığın kendisi ya da yakınlarının böyle bir felakete uğramayacaklarının garantisi var mı?.. Bir felakete kurban giderseler bu, siyasi tercihleri sonucu verilen ilahi bir ceza mı olacak?.. Kendileri gibi düşünmeyenlerin uğradıkları felakete “oh” diyerek müstehak görenler yarın bu insanların yüzlerine tükürmelerine de hazır olmalıdırlar...
Mevlana’nın dediği gibi herkes hak ettiği davranışı er ya da geç görür görmesine de yapılan hadsizliğin telafisi mümkün değil.
Efendiler, aklınızı (eğer varsa) başınıza alın.
Bu yaptığınız siyaset değil.
Muhalefet hiç değil..
Yaşanan felaketleri siyasi tercihlerin sonucuna bağlamak ancak şeytanın ve onun işbirlikçilerinin işidir.
Yanlışı, eksiği söyleyin.. Doğruyu, güzeli hatırlatın. Daha iyisini isteyin.
Vatandaşın hakkını, hukukunu koruyun.. Amenna..
Ama felaketi siyasi tercihleri nedeniyle müstehak görmek gibi aşağılık bir davranışı yapmayın. Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ı siyasi tercihleri nedeniyle kullarını cezalandıracak kadar zalim olarak göstermeyin, çarpılırsınız.
Allah adına hüküm vermeyin.
Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz.
Sevmiyorsan sevme, beğenmiyorsan beğenme, eleştir ama senin gibi düşünmediği için nefret etme, yok sayma, ötekileştirme, yalan söyleme, iftira atma, acısından asla zevk alma.
Büyüklerimiz ölümle öç alınmaz demişler.
Gün gelir sizin de acılarınızdan başkaları zevk alır.
Düşüncelerimiz, fikirlerimiz, inançlarımız farklı olsa da bir milletin mensuplarıyız.
Tasada ve kıvançta bir olamaz isek, felaketlerde ve afetlerde bile ayrıştırıp ötekileştirirsek ne zaman bir olacağız?...
Bu nefret kimle ne kazandıracaktır?..
Seçim kazanmak her şeyi kazanmak olmadığı gibi kaybetmek te dünyanın sonu değildir.
Kazanmak için dürüst davranmayanlar, yalandan, hileden, entrikadan, kumpastan, provokasyondan, çatışmadan, ötekileştirmeden medet umanlar seçimi kazansalar da iktidarı kazanamazlar.
İpleri başkalarının elinde olanlar seçim kazansalar ne olacak?... Sahipleri söyleyecek onlar daz tıpış tıpış yapacak.
Devlet; bıkmadan, usanmadan, utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan yalan söyleyenler ve bu yalanlara ortak olup yayan dijital, yazılı ve görsel platformlar, insanları ötekileştirip aşağılayanlar hakkında en ağır ve caydırıcı tedbirleri en kısa sürede almak zorundadır.
Artık yeter bıçak kemiğe değil iliğe dayanmıştır.
Yalanın verdiği zarar afetlerin verdiği zararı geçmeye başladı ve önlem alınmazsa çok daha büyük ve telafi mümkün olmayan felaketlerle karşılaşmamız kaçınılmazdır.
Birlik olma duygularımız köreliyor, dayanışma ruhumuz zayıflıyor.
Kardeşinin acısından zevk alan insanların yaşadığı hiçbir toplum huzur bulamaz. Hz. Ebubekir ne güzel söylemiş.
“Hıyanet olarak yalan en önde gelir.”
Hiçbir güçlü devlet hıyanete seyirci kalamaz, kalmamalıdır.
Devletin yeter artık deyip yumruğunu masaya vurmasını ve hukuk içinde yalancıları yalan söylediklerine pişman edecek tedbirleri acilen almasını bekliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti yalancı ezik/besleme ve mandacı yalancıların at oynatacağı bir devlet değildir.
Bayram değil seyran değil
“Biz HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz” Meral Akşener İyi Parti Genel Başkanı.
“HDP’yi PKK üzerinden şeytanlaştırdılar”
Aytun Çıray İyi Parti Milletvekili ve Genel Başkan Danışmanı.
Dört sorumuz var.
1.Hangisi doğru söylüyor?
2.Hangisinin sözü partiyi bağlar?
3.Bayram değil seyran değil, hayırdır?..
4.Aytun Çıray’ın gücü HDP’yi PKK üzerinden melekleştirmeye yeter mi?..