Yer TBMM..
Terör örgütü PKK’nın temsilciliğini yapan partinin grup toplantı salonu.
Toplantı salonunda; Belçika büyükelçisi Marc Trenteseau, Avusturya büyükelçisi Klaus Wölfer ile birlikte 38 ülkeden gelen temsilciler dizilmişler.
Darbe ve işgal kalkışmasından sonra dut yemiş bülbüle dönüp günlerce darbe gibi halkın iradesini gaspa yönelik alçakça ve ahlaksızca bir eylemi kınayamayan bu demokrasi tecavüzcüleri bombalanan TBMM’ne gelmez/gelemezken elleri kanlı bir partinin grup toplantısında gövde gösterisi yapıyorlar.
Bu terbiyesizlik hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu açıkça Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmek terör ve teröristten yana olmaktır.
Ya da zaten bilinen suç ortaklığını ilan etmektir.
Artık onların oldukları yerde pisliğin olduğunu ancak; halkın, hakkın, hakikatin olmadığını biliyoruz.
Onların olduğu yerden lağım kokuları geldiğinin biliyoruz.
Özetle ne mal olduklarını biliyoruz.
241 şehidimizin katilleri ve 2500 gazimizin saldırganlarına tek bir cümlelik eleştiri getiremeyenlerin Kürt kardeşlerimizin bile dışladığı bir terör çetesine destek vermeleri hiçbir şekilde karşılık bulmadığı gibi suç ortaklığının ifşadan başka bir işe de yaramaz.
Daha bir hafta kadar önce Diyarbakır’da iki ton bomba patlatıp masum sivilleri katledenlere yüzlerce polisimizi, askerimizi, korucumuzu ve vatandaşımızı en vahşi hayvandan daha vahşi bir şekilde öldüren katillere destek verenler bizim için katil hükmündedir ve sahte demokratlık etiketlerinin altından kan damladığını görüyoruz.
Bu kanlı ellerle bizim bir araya gelmemiz mümkün değildir.
Bu yüzden; her fırsatta bölücülere, katillere destek çıkan ülkelerinde terör örgütüne propaganda imkânı ve desteği veren, ne kadar devlet millet düşmanı varsa bağrına basan bu 38 ülke, teröre destek veren ülke olarak ilan edilmeli ve pişmiş kelle gibi sırıtarak verdikleri pozun bedeli ödetilmelidir.
PKK’ya silahları ve her türlü mühimmatı verenler, bunu çevre temizliği için yapmıyorlardı elbette.
Katiller sürüsü hendek kazıyor bu demokrasi tecavüzcüleri destek veriyor.
Katiller ambulans, itfaiye bombalıyor bu tecavüzüler devlet sivil öldürüyor diye bağırıyor.
Hiçbir iş yapmayan, bütün imkânlarını terör örgütüne seferber eden, araçlarıyla bomba taşıyan ve halkı canından bezdiren belediyelere kayyum atanıyor bu it sürüsü havlamaya başlıyor.
Hoşgörü, barış diyalog masallarıyla kendilerini gizleyip, bu milletin meclisini bombalayanlara, masum insanların üzerlerine kurşun yağdıranlara hesap soruluyor yine bu it sürüsü havlamaya başlıyor.
Nerde bir ihanet ve şer var bu it sürüsü onun yanında.
Nerede hayırlı bir hizmet ve iş var bu it sürüsü onun karşısında..
Artık yeter.
Gerçekten yeter ..
İkide bir parmak sallamalarından, ikide bir ayar vermeye kalkmalarından, güdümlerindeki medya organlarıyla algı operasyonları yapmalarından bıktık.
Sıradan bir vatandaşın basiret ve öngörüsünden yoksun, karaktersiz, kalleş ve küstah bu işbirlikçi hainlerin bu kadar pervasız davranmalarına fırsat verilmemelidir.
Katil örgüte destek veren 38 ülke temsilcisi de katil örgütün işlediği tüm cinayetlerin ortağı olduğuna göre suçu ve suçluyu öven/özendiren/azmettiren bu dangalaklara yasal ve meşru yoldan yaptıklarının hesabı sorulmalı sonra da -persona non grata- yani istenmeyen personel ilan edilip defolup gitmeleri sağlanmalıdır.
Bu 38 ülkenin Meclisinde bırakın terör örgütü bayiliği yapmasını muhalif bir partinin toplantısına destek amaçlı bizden birileri katılsın bakalım tahammül edebilirler mi?..
Burası babalarının çiftliği mi?
Bu dangalaklar 18 Nisan 1961 tarihli Diplomatik İlişkiler hakkındaki Viyana Sözleşmesini açıkça ihlal etmişlerdir.
Ben bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak katillerle işbirliği yapan bu hainlerin şehit
kanlarıyla sulanmış aziz vatan toprağını kirletmelerine tahammül edemiyorum.
İçimizdeki bu toprakları kirleten yeteri kadar kirli/hain varken bir de bu ithal hainlere neden katlanalım?..
Temsilcileri iç işlerimize karışır.
Raportörleri, cinayet şebekelerini, katilleri, darbecileri işbirlikçi hainleri kutsar.
Biz nereye kadar bunlara sabredeceğiz?..
Yalan, ihanet, kalleşlik ve terbiyesizliğin zirve yaptığı gidişata Devletin de “artık yeter” kararı hazırlıklarını yaptığına dair işaretler bizi umutlandırıyor?.
Çünkü hiçbir ciddi devlet kendisine karşı bu denli küstah meydan okumayı karşılıksız bırakmaz/ bırakmamalı...
XXX
Hani 10 Kasım’da çok büyük değişiklikler olacaktı?..
Hani 10 Kasım birileri için kurtuluş günü idi.
Aklını kullanmayan koyun sürüsü birilerinin üfürdüğü tarihlerden medet umuyor, yetmiyor rüya üstüne rüya görüyordu.
Hatta sırtı açık kalmış bir zavallının rüyasına giren Hillary seçimi kazanıyor ve kartını uzatarak başınız sıkıştığında beni arayabilirsiniz diyordu.
Aç tavuk kendisini darı ambarında görür misali..
10 Kasım’da Hillary Clinton’un seçimi kazanacağı varsayımıyla 10 Kasım’da büyük değişiklik olacağı söyleniyor, ABD’li operatörleri de “15 Temmuz’dan daha büyük bir darbenin” işaret fişeğinin çakıyordu.
Evet, gerçekten büyük bir darbe oldu.
Ama ABD’de oldu.
Himmetler akıtılan, bol bol selfie çekilerek hava atılan ve hatta rüyalara girip kart dağıtan Hillary seçilemedi.
Ne diyordu Kayahan?..
Allah’ım ben nerede yanlış yaptım?..
Hiç doğruları yok ki..
Her yaptıkları yanlış..
Halbu ki katır bile aynı çukura iki kez düşmüyor.
Demek ki bu iş rüyalarla beddualarla olmuyormuş..
Akıllarını ve vicdanlarını kaybedenlerin mukadder sonuna bu kaçıncı örnek?
Beddualar sahibine dönüyor.
Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği var.
Sürü rüya görmeye devam etsin..
Belki bu kez Trump kartını verir, yetmez Trump Towver’den bir de daire himmet eyler..
Orhan baba ne güzel demiş;
“Her gün gördüğün rüyayı aldanıp ta hayra yorma”