"Bugün bu tek adama emanet edilen ekonomi öyle gözüküyor ki 1 Nisan'da Uluslararası Para Fonu'na emanet edilecek. Ben kaç zamandır söylüyorum görüşüyorlar diye. Bugün gazetelerde çıkmaya başladı. IMF heyeti Ankara'daymış. Ne olacak diyeceksiniz. Geçen ay 10. Yılını kutladı IMF ile Yunanistan beraberliğinin. Ben sadece Yunanistan'ı hatırlamanızı rica ediyorum. İnsanların maaşları nasıl kesildi? İşletmeler nasıl kapatıldı? Belediyeler nasıl kapatıldı? İnsanlar nasıl sokağa bırakıldı? Bir IMF ile yapılacak anlaşmanın bedelinin ne olduğunu görmek için buraya bakmak lazım"
“Gelelim uluslararası para fonu IMF meselesine. Bu hafta sonu yine Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı şunu söyledi, Türkiye IMF programlarından çıktığı için Gezi Parkı olayları oldu dedi. Türkiye IMF programından, IMF sultasından kurtulduğu için birileri dışarıdan ekonomiyle uğraşıyor dedi. Ama diğer taraftan da uzunca bir süredir piyasalarda Erdoğan'ın IMF ile flört ettiğine dair dedikodular var. Ve bu dedikodular giderek ayyuka çıkıyor. Bende bu kürsüden bir süredir ülkemizin hızla IMF kapısına götürüldüğünü ifade edip, duruyorum.
Öyle anlaşılıyor ki bu iktidar, saray IMF ile sözü kesmiş, nişanı-nikâhı bir arada 31 Mart sonrasına bırakmışlar. Sizi uyaran muhalefete kulak vermek yerine muhalefeti teröristlikle suçlarsanız, soluğu alacağınız yer zaten IMF'nin kapısıdır.
Öyle görünüyor ki Erdoğan, Başbakanlığı döneminde IMF'den aldığı 10 milyar dolarlık krediyle "IMF'den borç alan son başbakan" olarak tarihin sayfalarına geçmişti. Şimdi görünen o dur ki "IMF'den borç alan ilk Cumhurbaşkanı" olarak Sayın Erdoğan tarihin sayfalarına geçecektir.”
Bu sözler CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Sayın Faik ÖZTRAK’a ait.
Sayın ÖZTRAK’ın ileri sürdüğü (salladığı desek daha doğru olur) yukarıdaki iddiaların hiç birisi gerçekleşmedi ama Sayın ÖZTRAK ile İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Durmuş Yılmaz'ın Ankara'da bir otelde IMF yetkilileriyle gizli bir görüşme yaptıkları basına yansıdı.
IMF’nin programında olmayan ve raporlanmayan gizli bir görüşme.
“İktidar, saray IMF ile sözü kesmiş, nişanı-nikahı bir arada 31 Mart sonrasına bırakmışlar” diyenlerin IMF ile nasıl bir gizli aşk yaşadıkları otel odalarında yaptıkları gizli görüşmelerden anlaşılıyor.
Böbürlene böbürlene: “Bugün gazetelerde çıkmaya başladı. IMF heyeti Ankara'daymış. Ne olacak diyeceksiniz. Geçen ay 10. Yılını kutladı IMF ile Yunanistan beraberliğinin. Ben sadece Yunanistan'ı hatırlamanızı rica ediyorum. İnsanların maaşları nasıl kesildi? İşletmeler nasıl kapatıldı? Belediyeler nasıl kapatıldı? İnsanlar nasıl sokağa bırakıldı? Bir IMF ile yapılacak anlaşmanın bedelinin ne olduğunu görmek için buraya bakmak lazım" ahkam kesenlerin IMF ile gizli gizli görüşmeler hiçbir mantıklı gerekçe ile açıklanamaz.
IMF heyetinin görüşme programları önceden Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bildirilirken, Faik Öztrak ve Durmuş Yılmaz ile yapılan görüşme bildirilmedi.
Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörü Raci Kaya, IMF heyetinin CHP ve İYİ Parti yetkilileriyle yaptığı görüşmelere ilişkin, "Heyetle yapılan toplantılar boyunca böyle bir görüşme niyetinden dahi söz edilmemiştir. Buna rağmen böylesi saklanan, meşruiyet dışı bu toplantı, Türkiye'ye karşı farklı bir ajandanın varlığının göstergesidir." ifadesini kullandı.
Faik Öztrak, IMF'nin Konsültasyon Çalışması çerçevesinde toplandıklarını ve basına duyurmaya 'gerek görmediklerini 'ifade etti.
He he konsültasyon..
Biz de yedik..
Ya da çevir kazı yanmasın.
Durmuş Yılmaz ise görüşmenin sorulması üzerine sinirlendi ve bağırarak "Nereden çıkardınız bu haberi? Benim neyde görüşmem varmış? Haberi yaptınız daha sorulacak soru yok. Bunlar rutin işler" dedi.
Madem rutin niçin gizli?....
Madem rutin neden göğsünüze gere gere “evet toplandık, ülkemizin hayrı için şunları şunları görüştük var mı diyeceğiniz” diye gürlemiyor da sinirleniyorsunuz?..
Görüşmede; Faik Öztrak, Durmuş Yılmaz, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Refet Gürkaynak'ın yanı sıra Poul Thomsen (IMF Avrupa Birimi Direktörü), Donal McGettigan (IMF Türkiye Masası Şefi), Ben Kelmason (IMF Türkiye Yerleşik Temsilcisi), Vincenzo Guzzo (IMF Uzmanı), Alex Culiuc (IMF Uzmanı), Brett Rayner (IMF Uzmanı), Sn. John Hooley (IMF Uzmanı), Jochen Andritzky (IMF Uzmanı), Mike Moore (IMF Uzmanı), Recai Cecen (Yerleşik Temsilcilik Ofisi-Kıdemli Ekonomist) ve İpek Akçayozun’da (Yerleşik Temsilcilik Ofisi-Ekonomist) yer aldığını basından öğreniyoruz.
Ameliyat ekibi tam kadro.
Hangi yetkiyle neyin konsültasyonunu yapıyorsunuz?.
Hadi yaptınız diyelim neden gizliyorsunuz?..
Hükümetin itibar etmediği IMF ile bu muhabbetin sebebi ne?..
Yoksa doğmamış çocuğa don mu biçilmektedir?..
İMF ile Yunanistan beraberliği işletmeleri kapatmıştı hani?..
İnsanların maaşları kesilmişti hani?..
İnsanlar sokağa bırakılmıştı hani?..
IMF ile anlaşmanın bedelinin ne olduğunu görmek için bunlara bakmak lazımdı hani..
Madem IMF ile anlaşma bu kadar kötü neden gizli gizli görüşmek ihtiyacı hissediyorsunuz?..
Lütfen toplumu aptal yerine koymayın.
Siz dün söylediklerinizi unutmuş olabilirsiniz.
Biz unutmadık.
Siyasetçi tutarlı olmalıdır.
Siyasetçi dürüst olmalıdır.
Siyasetçinin ağzından çıkanı kulakları duymalıdır.
Toplum hafızası herşeyi kaydediyor.
Ve zamanı gelince de aynayı yüzünüze tutuyor.
“Ele talkımı verip kendiniz salkımı yutarsanız” işte böyle pişti olursunuz.
XXX
Önce bir haberi okuyalım.
“Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Belören Mahallesi'nde 9 Eylül gecesi; 6 çocuk, 14 torun, 11 de torununun torununa sahip 80 yaşındaki kadının evine giren bir kişi, yaşlı kadına önce tecavüz etmeye çalıştı, sonra darp etti.
Kadının bağırması sonucu kaçan zanlı, bir gün sonra yakalandı ancak çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Olayla ilgili daha sonra Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, zanlı hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkartıldığını duyurdu. Bunun üzerine Yüreğir İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri şahsı yakaladı. Mahkemeye sevk edilen sanık, tutuklanarak cezaevine gönderildi.”
Son zamanlarda bunun gibi, önce serbest bırakılıp sonradan tutuklanma vak’alarına çok rastlamaya başladık.
Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda dayakçıların ya da tacizcilerin önce serbest bırakılıp arkasından kamuoyu ve medya baskısı sonucunda tutuklanmalarına tanık oluyoruz.
Burada sorun şu.
Bir kişinin fiilinden ötürü tutuklanması gerekiyor ise nasıl bu kadar kolay serbest kalabiliyor?..
Ya da tutuklanmaması gerekiyor ise sonradan neden tutuklanıyor?..
Medya ve kamuoyu baskısı olmasa tutuklama verilmeyecek mi?..
Medya baskısıyla gerçekleşen adalet, adalet oluyor mu?..
Kanun; kararlar hiçbir kişi ya da kurumun etkisi altında kalınmadan karar verilmelidir, diyor.
Peki durumu medyaya intikal etmeyenler ya da sosyal medyayı harekete geçiremeyenlerin günahı ne?..
Soruyu daha açık soralım.
Sonradan tutuklanan sanıkların serbest kalmalarına karar veren hakimlerin eşlerine çocuklarına ya da yakınlarından birisine benzer bir eylem gerçekleştirilmiş olsa yine bu kadar serbest bırakma kararı verilir miydi?..
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin 80 yaşındaki bir anneye tecavüz etmeyi düşünecek kadar alçak bir şerefsiz tutuklanmazsa benzer niyetliler nasıl caydırılacak?..
Bu tür kararlar aramızda dolaşan sapıklara cesaret vermiyor mu?..
Cezaların temel amacı suç işlenmesi önlemektir.
Bu tür kararlar caydırıcılığı sağlamaz.
Tutuklama kararı vermek için bu yaşlı kadının ölmesi mi gerekiyordu?..
Bu ve benzeri toplum vicdanında kabul görmeyen kararlar hem yargıya olan güveni sarsıyor ve hem de suçlulara cesaret veriyor.
Adam eşini, ayrıldığı eşini, sevgilisini bıçaklıyor ama tutuksuz yargılanıyor sonra da fırsatını bulunca yarım bıraktığı işi tamamlıyor.
Kaç kadın bu şekilde öldürüldü.
Şiddete maruz kalan ve korku içinde yaşamak zorunda kalan binlerce kadının “ille de ölmemiz mi lazım” feryatları haksız değil..
Kimse kusura bakmasın ama 80 yaşındaki bir anneye tecavüze kalkışan bir şerefsizin sadece tutuklanması bile yetmez.
Madem idam cezası yok, gün yüzü görmeden hücrede çürümeli ki kendisi gibi şerefsizlerin aklına bir daha benzen şeyler gelmesin.
İnsanlıktan nasibini almayanların insanların arasında yaşamaya hakları yoktur.