Farkında mısınız?.
Son zamanlarda ardı ardına gelen kayıp çocuk, çocuklara yönelik şiddet ve cinsel saldırı haberleri dikkat çekiyor.
Ve ne yazık ki bu kayıpların büyük bir bölümü acı sonla noktalanıyor.
Birer melek olan çocuklara ancak vahşet olarak açıklanabilecek cinsel ve fiziksel şiddet örnekleri yürek burkuyor.
İşin can alıcı noktası çocuklar; yakındaki ve yakınındakilerin şiddet ve tecavüzleriyle karşı karşıya kalıyorlar.
Katil ve tecavüzcüler aile birlikte çocuğu arıyor, aile ile birlikte ağlıyor.
Polatlı’da Eylül kızımızı katleden alçak cinayetten sonra amca evine giderek kahvaltı yapıyor.
Bu nasıl bir alçaklıktır.
Anne babalarının sevmeye doyamadıkları masumlara kıyan ve zulmedenler insan olamaz.
Bu alçaklar, hukukun sınırları zorlanarak en ağır ve caydırıcı cezaya çarptırılmalı ibreti alem için mallarına da el konulmalıdır.
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara kimyasal kastrasyon uygulanarak hadım edilmelidirler.
Yeryüzünün en masum canlıları olan çocuklara karşı merhameti olmayana merhamet etmek anlamsızdır.
Anayasa değişikliği gerektirdiği için toplum tarafından genel kabul gören idam cezası uygulanması şu aşamada mümkün olmadığına göre bu alçaklar doğduklarına pişman edilecek bir ceza ile cezalandırılmalı ve hiçbir şekilde ceza indirimi uygulanmamalıdır.
Ama idam cezası verilmesi için de gereken her şey yapılmalıdır.
Hatta bu alçakların idamı canlı yayımlanmalıdır ki caydırıcı olsun.
Artık yeter.
Toplumun bu konudaki sabrı tükenmiştir.
Eğer hukuk; beklentilere ve toplum vicdanına uyan ağır yaptırımları kısa sürede devreye sokmazsa toplum cezayı kendisi vermeye kalkar ki bu da işlerin çığırından çıkması riskini de beraberinde getirebilir.
Bakın daha dün; Antalya Konyaaltı sahilinde bir şerefsiz, denizde yüzen 12 yaşındaki bir çocuğunu taciz etti.
Almanya'dan tatile gelen çocuğun durumu ailesine anlatması üzerine aile fertlerinin "Tacizci var" diye bağırmasının ardından kaçan ahlaksız sahilde bulunanlar tarafından yakalandı.
Özel güvenlik görevlileri tarafından öfkeli kalabalığın elinden zor alınan ahlaksız, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Geçen hafta Gaziantep’te bir başka ahlaksız, linç edilmek üzere iken yine polis tarafından zorlukla kalabalığın elinden alındı.
Hukuk devletinde cezayı yargı vermeli ama verilen ceza da kamu vicdanını tatmin etmelidir.
O zaman yeni dönemde çocuk katilleri ve tecavüzcüleri için yaşadıklarına yaşayacaklarına pişman edilecek en ağır ceza verilecek düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
Cezaların ağırlaştırılmasının yanında önleyici düzenleme ve uygulamalar da yapılmalıdır.
Bu konuda var olan toplumsal mutabakat büyük bir şanstır.
Bu; aynı zamanda Eylül ve Leyla başta olmak üzere hayatlarını kaybeden masum yavrularımıza karşı vicdan borcumuzdur.
XXX
Toplumsal duyarlılığın sonucu olarak; Twitter üzerinden Ağrı'da kaybolan 4 yaşındaki güzeller güzeli evladımız Leyla Aydemir'in ölümü ardından idamın gelmesine yönelik hashtag açıldı.
Fakat ilginçtir; buna tepki gösteren bulaşık deterjanı reklamlarından tanıdığımız Berna Laçin skandal bir tweet atarak Peygamber Efendimiz HZ Muhammed (S.A.V)'in mezarının bulunduğu, İslam aleminin kutsal şehri Medine için, "'İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı” ifadelerini kullandı.
Bu ifadeleri nedeniyle yoğun tepki alan Laçin, kendisinin İslamiyet ile ilgili tek bir kelime etmediğini, ifadeleri Medine'de yaşayanlara yönelik söylediğini iddia etti.
Kimse aptal değil.
Neden Newyork’ta yaşayanlar değil de Medine’de yaşayanlar dendiğini çok iyi biliyoruz.
Özrü kabahatinden büyük.
İyi de Medine’de yaşayanların tecavüzcü olduklarını nereden biliyorsun?..
Hangi araştırmaya göre bu iftirayı atıyorsun?..
Ne gariptir ki bu memlekette sanatçı (!) ve aydın (!) geçinen bir güruhun inançlarımızla ve dini değerlerimizle bitmek tükenmek bilmeyen sorunları var.
En küçük bir fırsat bulduklarında kinlerini kusuyorlar.
İdama karşı olabilirsiniz.
Bunun anlaşılabilir gerekçeleri olabilir.
Ama idam karşıtlığını İslamiyet’te özel bir yeri olan ve sevgili Peygamberimizin (sav) kabrinin bulunduğu Medine ve Medine’de yaşayanlara hakaret ederek ortaya koymak cehaletten değilse yobazlıktandır.
Bilmeden, araştırmadan, öğrenmeden suçlamak kelimenin tam anlamıyla yobazlıktır.
Ve bu yobazlık bizim bir kısım entel dantel tiplerin ne yazık ki vazgeçilmez özelliğidir..
Oysa bu hanımefendi; Google’da küçük bir araştırma yapsa idi dünyada tecavüz olaylarının en çok rastlandığı 10 ülkenin sırayla Etiyopya, Hindistan, Kanada, İsveç, Sri Lanka, Güney Afrika, Fransa ABD, Almanya ve İngiltere olduğunu görecekti.
Üstelik Google ABD menşeli bir yapı.
Yani Müslümanları koruyup kollamak gibi bir derdi yok.
Bakın bu listede Suudi Arabistan yok.
Ama entel yobazların toz konduramayacakları; İngiltere, ABD, Almanya, Fransa, Kanada ve İsveç gibi gelişmiş, medeni (!) ülkeler var.
Araştırmalara göre; Kanada’da her 3 kadından biri cinsel olarak istismar edildiğini söylüyor
İsveç Avrupa’da tecavüz ve cinsel saldırıların en yoğun yaşandığı ülke. Kadınların her yıl dörtte biri tecavüze veya tacize uğruyor.
Fransa’da 1980 yılına kadar tecavüz suç bile değildi. Bu ülkede yılda 75.000 kadın tecavüze uğruyor.
ABD dünyada tecavüzün en yoğun yaşandığı ülke. Bu vakalarda tecavüze uğrayanların %10’u erkek. Her 6 kadından biri ve her 33 erkekten biri tecavüze ve tacize uğramış vaziyette. Üstelik bu durum kurbanlar henüz 13-14 yaşlarındayken başlıyor.
Almanya’da tacize uğrayan kadın sayısı 2 milyondan fazla.
İngiltere’de ise her yıl 85.000 kadın tecavüze uğruyor.
Şimdi hanımefendiye sormak lazım; tecavüzde kim rekor kırmış?
İnsan bilmediği konuda konuşmamalı.
İllaki konuşacaksa doğruyu söylemeli.
Bilmemek değil öğrenmemek ayıp..
Akıl eksik olunca müptezellikleri paçadan akıyor.
Sadi Şirazi ne güzel söylemiş; “İki şey aklın eksikliğini gösterir; konuşulacak yerde susmak, susulacak yerde konuşmak”
Bizim entel yobazları ne güzel tanımlıyor değil mi?..
(*) Mevlana