4 Ocak 2022 Tarihli “Üfürükten tayyare selam söyle o yâre” başlıklı yazımızda siyasi gaflarından bahsettiğimiz İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Danışmanı Aytun Çıray, gaf serisine yeni bir halka ekleyerek, İHA ve SİHA'ların üreticisi Selçuk Bayraktar'ı hedef aldığı Twitter hesabından; "Bir 'Bayraktar SİHA, İHA' reklamıdır gidiyor. Devletin tüm imkânları önüne serilmiş... 'Rakipsiz!' genç iş insanı da babasına benzememiş.. Havasından geçilmiyor" buyurmuşlar.
Şehit bacısına en ağır cinsel küfrü etmekten utanmayan partili arkadaşına söyleyecek sözü olmayanların Selçuk Bayraktar’dan rahatsızlık duymaları kıskançlıktan olsaydı “vermeyince mabut neylesin Mahmut” der ve bir yere kadar da kendisini anlardık.
Ama mevzu kıskançlık filan değil, ağır bir düşmanlık.
İHA’lar SİHA’lar sayesinde artık Mehmetçiğe pusu kuramayan ve sıkıştıkları delikten kafalarını çıkartamadıkları için salya sümük abilerine yalvaran PKK’lıların düşmanlıkları gibi ağır bir düşmanlık.
Sosyal medya yalanlarını paylaşarak provokasyonlara alet olmaktan ve gaf üstüne gaf yapmaktan başka bir yeteneği olmayan ve partilisi Koray Aydın’ın ifadesiyle “yalan konuşan etkisiz elemanların”, dünyanın dört bir yanından almak için sıraya girdikleri, döviz yanında ülkemize büyük itibar kazandıran, kullanıldığı her yerde teknolojik üstünlüğünü kabul ettiren İHA ve SİHA’ların üretimine öncülük eden gençlerden rahatsızlık duymaları asla bu toprakların insanı olamayacaklarının da net bir görüntüsüdür.
Milliyetçilik iddiasındaki bir partinin üstelik genel başkan danışmanı bir milletvekilinin ancak düşmanlıkla açıklanabilecek böyle bir paylaşımda bulunabilmesi gerçekten ibretliktir.
İddialarının aksine devletin tüm imkânları Bayraktar’ların önüne serilmedi, aksine devletin içine sızan hainler tarafından yıllarca akla hayale gelmeyen engellemeler yapıldı, kuklalar; itibarsızlaştırmak, yıldırmak ve vazgeçirmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Ülke için çok özel projelerde görev yapan Aselsan’ın en değerli mühendislerinin intihar süsü verilerek nasıl katledildiklerini unutmadık.
Kuklacıları zevkten dört köşe yapan bu ihanetler göklere hâkimiyetimizi 20 yıl geciktirdi.
Bir siyasi parti kurucusunun savunma sanayii yatırım/ürün bilgilerini para karşılığı vererek casusluk yaptığı için yargılanması hainlerin bitmediğini, ellerine fırsat geçse bıraktıkları yerden başlayacaklarını göstermektedir.
Onlar şehit bacısına en aşağılık küfrü eden, hazine arazisini işgal eden, devlet bankasından çektiği kredi borcunu ödemeyenlerin arkasında dururken “Devletin Başı” inandığı gençlerin arkasında durdu ve hainlerin engellemelerine karşı onları korudu.
İyi ki de öyle yaptı.
Çünkü böyle olmasaydı kuklacılar, parmaklarında oynattıkları kuklaları aracılığı ile yine fırsat vermeyeceklerdi.
Bu yürekli gençlerin hava filan attıkları yok, hava atmaya ihtiyaçları da yok.
Zekâları var, inançları var, en önemlisi de Namık Kemal’ın meşhur;“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten” dizelerinde ifade ettiği gibi millet yolunda hizmetten asla dönmeyecek kadar cesur bir yürekleri var.
Reklam yapmıyorlar, çünkü ihtiyaçları yok.
İHA’lar ve SİHA’lar Ukrayna’da Libya’da, Karabağ’da, Suriye’de, Kuzey Irak’ta öylesine büyük işler başardı ki reklamını başarısı yapıyor.
Ukraynalı müzisyen Taras Borovok başarılarından gurur duydukları TB2’ler için şarkı besteledi.Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Kara Kuvvetleri Komutanlığının, sosyal medya hesabından “Bizde donanımları yok eden Bayraktar var” şarkısının videolu paylaşımda Bayraktar TB2'nin hedeflerini nokta atışı vurduğu anlar yer alırken, 'Ukraynalı çocuklar, Gürcüler, Suriyeliler, Çeçenler ve Kırım Tatarları için ceza Bayraktar. Ukrayna'ya işgalciler geldi. Askeri araçlar, üniformalar yepyeni, ama bizde donanımlarını yok eden var. BAYRAKTAR' sözlerine yer verildi.
Şarkı sadece Ukrayna değil dünyada ilgi ile karşılandı.
Düşünsenize (tabii ki beyni olanlar için) sattığınız bir ürün adına şarkılar yazılacak kadar çok beğeniliyor ve takdir ediliyor ama içerideki etkisiz elemanlara beğendiremiyorsunuz.
Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği cesur yürekli gençler onun “İstikbal Göklerdedir” tavsiyesine uyarak göklerde hâkimiyet sağlayacak İHA’ları, SİHA’ları ve (yakın gelecekte) TİHA’ları üretirken birileri klavye başında düşmanca tweetler paylaşarak rahatlıyorlar.
Geçmişte Vecihi Hürkuş’lara Nuri Demirağ’lara yapılanlar bugün Bayraktar’lara yapılıyor.
Ama geçmişte zulüm devlet eliyle yapılıyordu çünkü göbekten bağlı oldukları ABD öyle istiyordu.
ABD; sen kabak, domates, hıyar yetiştir, uçağı tankı ben sana veririm diyordu. Tanka uçağa ihtiyaç duyduğumuzda ise ömrünü tüketmiş hurdaları “istemediğim yerde kullanamazsın” şartıyla satıyordu.
Şimdi ise devlet İHA’ları SİHA’ları, TİHA’ları üreten gençlere güveniyor, önlerini açıyor, hainlere karşı koruyor. Onlar da devletlerini mahcup etmiyorlar.
Yüzlerce mühendisimiz gurur verici başarılara imza atıyorlar.
Yani artık bütün engellemelere rağmen Kervan yürüyor.
İçimizde bu büyük başarıyı hazmedemeyen “etkisiz elemanlar/hainler/yalancılar olsa da vatanını, milletini sevenler başarıyı görüyor, takdir ediyor.
İYİ Parti’den milletvekili adayı olup seçilemeyen ancak halen İyi Parti kurucusu ve İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik’in sahibi olduğu YENİÇAĞ gazetesinde yazar olarak çalışan ve kısa bir süre önce Ukrayna’ya giderek gelişmeleri yerinde izleyen Murat Ağırel Ukrayna dönüşü Halk TV’nin çok objektif(!) sunucusu Özlem Gürses’in programına konuk olarak “Türküm” dediğinde herkesin ilk söz olarak “Bayraktar” dediğini, herkesin ordumuzun teknolojisinden ve gücünden bahsettiğini, “insanın buna çok sevinmesi gerektiğini” söyledi.
Murat Ağırel bu açıklamaları yaparken Özlem Gürses ve diğer iki konuk övgülere daha fazla tahammül edemediklerinden değerli gazeteci İsmail Kılıçarslanın ifadesiyle (19/03 Yeni Şafak) “çokoprens almaya gittiler sonra da ölü taklidi yaptılar”.
Murat Ağırel bizzat yerinde görerek “Türk’üm dendiğinde herkesin ilk olarak Bayraktar dediğini, herkesin ordumuzun teknolojisinden ve gücünden bahsettiğini” söylerken reklam mı yapıyor?..
Devlet; Taras Borovok’a Bayraktar için şarkı yazsın diye para mı ödedi?.
Ermeni ve Rum lobisine yakınlığı ile bilinen ABD Demokrat Partili Bob Menendez’in; “Türkiye’nin SİHA satışı tehlikeli, istikrarsızlaştırıcı; barış ve insan hakları için bir tehdit. Herhangi bir ABD teknolojisi Türk SİHA’larında yer almamalı” sözlerine bakıldığında Aytun Çıraygillerin, Selçuk Bayraktar’ı ve savunma sanayii teknolojimizi itibarsızlaştırma çalışmalarının bireysel tepkiler olmadığını görürüz.
Neyse ki kuklacıyı da kuklaları da artık biliyoruz.
Onlara rağmen Kervan yürüyor.
Bu arada İHA SİHA hazımsızlarına tahammül etmeleri kolay olmayan iki kötü haberim var.
Birinci kötü haber; Havasından(!) geçilmeyen Selçuk Bayraktar yine rahat(!) durmadı. İnsansız Savaş Uçağı Bayraktar Kızılelma ilk uçuşuna gün sayıyor.
Havasından(!) geçilmeyen, reklam düşkünü(!) rakipsiz(!) genç işadamı; İYİ Partiyi destekleyen Yeniçağ Gazetesinin de gönüllü(!) reklamını(!) yaptığı Bayraktar TB3 ve Kızılelma ile ilgili yaptıkları çalışmalara ilişkin, bakın neler söylemiş;
Bayraktar TB3 dünyada ilk defa kısa pist bir gemiden konvansiyonel bir şekilde inip kalkan insansız hava aracı olarak çok büyük bir kuvvet çarpanı oluşturacak. Bayraktar Kızılelma ile birlikte görev yaptığında, nasıl ki Türk orduları dünyada SİHA'larla ilk muharebeyi Azerbaycan'da kazandılar ve dünya muharebe tarihine böyle geçtiler. Bayraktar TB3 ve Kızılelma inşallah bu iki hava aracı göreve başlarsa muharebe tarihinde devrim yapacaklar.” (Yeniçağ 17 Mart 2022)
İkinci kötü haber; sadakatle bağlı oldukları NATO bünyesindeki Müşterek Hava gücü Mükemmeliyet Merkezi (JAPCC) tarafından hazırlanan “İnsansız Hava Araçlarına Karşı Kapsamlı Yaklaşım adlı Raporda; Bayraktar TB2’lerin gücünden bahsedilerek taktiksel İHA kullanımında başarılı bir örnek olarak gösterildi.
Neyse, hemen morallerini bozmasınlar belki de Devlet böyle bir açıklama yapması için NATO’ya para vermiştir...
Müttefik görünümlü soytarılar…
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer Landrut, geçtiğimiz hafta Almanya resmi haber kanalı DPA'ya yaptığı açıklamada; Türkiye'nin Rus televizyon kanalı RT (Russia Today, Türkiye versiyonu Moskova merkezli Sputnik Türkçe haber sitesi ve radyosu) gibi 'Rus propaganda kanallarına' kısıtlama getirmesini beklediklerini ve "Ankara'nın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in propagandasına kapılmamaya dikkat etmesi gerektiğini" buyurarak Türkiye'nin bir yandan NATO ve Ukrayna'nın yanında yer almasının AB tarafından da 'beğenildiğini', ancak bir yandan da Batı'ya eleştiriler yönelttiğini hatırlatarak Türkiye'nin bu denge politikasını 'uzun süre sürdüremeyeceğini' öngörmüşler. (Kaynak; Mustafa Kartoğlu 18.03.2022/Akşam Gazetesi)
Belli ki Büyükelçi “our boys”larının iktidarda olduğunu zannediyor.
Türkiye Cumhurbaşkanının ve Bakanlarının Almanya’daki Türklerle toplantı yapmasını yasaklamak için Mahkemelerinden karar çıkarttıklarını,
Orman yangınlarında, deprem ve sel felaketlerinde, sınır içi/sınır ötesi güvenlik operasyonlarında, her türlü toplumsal olayda yalan haber ve provokasyonlarla toplumu tahrik ettiklerini,
PKK Suriye’den sınır illerimize bomba yağdırırken daha çok kan dökülsün diyerek Patriotları söküp kaçırdıklarını,
Kendi basın yayın organlarında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Bakanlarına ve devlet görevlilerine ağır hakaretleri yaptıklarını unutmadık.
Bu nedenle; PKK ve Fetö’yü destekleyen, darbeci alçaklara kucak açan ve besleyenlerin, kendi propaganda kanalları açıkken Rus propaganda kanallarına kısıtlama getirilmesini istemeleri artık alıştığımız ve yadırgamadığımız bir ikiyüzlülüktür.
Onların propaganda kanalları açık olduğuna göre varsın Putin’in propaganda kanalları da açık olsun. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna bırakın da biz karar verelim.
Türkiye hem Ukrayna ve hem de Rusya ile iyi ilişkiler olan çok az ülkeden biridir ve bu milli çıkarlarımıza da uygun bir politika olup sürdürüp sürdürmeyeceğimiz ya da ne kadar sürdüreceğimiz onları ilgilendirmiyor.
Yanağından makas alıp kıçına tekme attıkları “eski” Türkiye olmadığı için Rusya’da Ukrayna’da barış için Türkiye’ye güveniyor ve Türkiye’nin garantörlüğünü istiyorlar.
Müttefik görünümlü soytarılar bize akıl vereceklerine ABD propaganda kanallarına ve Biden’in propagandasına kapılmamaya dikkat etsinler.
Aksi halde kendilerini ABD’nin şefkatli(!) kollarında bulmaları kaçınılmazdır.
“Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”(Mevlana)
Türkiye’nin büyümesini, güçlenmesini ve gelişmesini sembolize eden '1915 Çanakkale Köprüsü' Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde açıldı. Dünyada büyük ilgi uyandıran bu muhteşem eser, yüreğinde zerre kadar vatan ve millet sevgisi olan herkes için bir gurur kaynağı olması gerekirken Halk TV'de programa katılan Karar Gazetesi yazarı Ekonomist Prof. Dr. Uğur Emek, 1915 Çanakkale Köprüsü'nü "Bu eser siyaseti. Çanakkale Zaferi'ni Atatürk ile anmamak, köprü ile anmak için" sözleriyle bu ülkede aydın geçinen bazı tiplerin nasıl şizofrenik bir ruh hali içinde bulunduklarını da gözler önüne serdi.
1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara-Çanakkale Otoyolu Açılış Töreni' konuşmasına Çanakkale şehitlerini ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başlayan Erdoğan, “Ecdadımız, kınalı kuzularla, Gazi Mustafa Kemal paşanın riyasetinde, Seyit Onbaşılarla burada ‘Çanakkale geçilmez’ demiş ve tarih yazmıştı. İşte o mücadeleyi verenlerin torunları olarak burada başka bir adım atıyoruz” dedi.
Şehitler Abidesi'nde düzenlenen "18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferinin 107. Yılı Anma Töreni"nde yaptığı konuşmada da; “istiklale âşık bir millet 107 sene evvel burada tarihin akışını değiştirmiştir. Gazi Mustafa Kemal'in komutasındaki o kınalı kuzuların çıktığı yolda Haçlı zihniyetine karşı hilalin zaferini tüm dünyaya gösterdiğimiz yerde biz de evlatlarımızı bu düşüncede yetiştirmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Yani hem Çanakkale Zaferini anma töreninde ve hem de Çanakkale 1915 Çanakkale Köprüsünün açılış töreninde Atatürk, şanına yakışan muhteşem bir eserle anılırken birilerinin muhteşem şizofrenliğini günü geldiğinde suratlarına çarpmak üzere tarih kaydetti.
Söylenecek çok şey var ama sözün en güzelini Mevlana söylemiş.
“Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım var.
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”
Bir soru!...
'Biz NATO’yu sadece bir savunma aracı, kurumu olarak da görmüyoruz. NATO artık bugün 21. yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesi” (K.Kılıçdaroğlu)
NATO Demokrasinin güvencesi ise darbeciler kimin gayrı meşru bebeleri?..