“En basit yalanları gözümün içine bakarak söyleyen aptallar tanıdım.
İnandığımı sandılar; bense onların kuş kadar akılları ve cahil cesaretlerine hayrandım”.
Derman İskender Över (Küçük İskender)
Geçtiğimiz hafta yaşanan ve Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak yazılacak gelişmeleri bir hatırlayalım.
Sanki soran varmış gibi durup dururken basının yeni amiral gemisi açıklanıyor.
Sonra bayram değil seyran değil partisini yönetmenin Türkiye’yi yönetmekten zor olduğunu söylüyor.
Ardından da yeni amiral gemisinin başyazarı “Külliyeye giden CHP’li” iddiasını sütunlarına taşıyor.
İlginçtir; "Beştepe'ye giden CHP'li" haberinin ilk olarak kendisine geldiğini, ancak doğrulatamadığı için yayımlamadığını duyuran gazeteci Uğur Dündar da aynı başyazarın yazdığı gazete de yazıyor.
Buradan, haberin önceden piyasa sürüldüğü, sayın DÜNDAR siparişi almayınca Talat Atilla’ya verildiği ancak onun da kendi sitesinde (Türktime) değerlendirmeyip Rahmi Turan’a paslandığı anlaşılıyor.
Talat Atilla haber kendisine geldiğinde çok yönlü çek ettiğini, hatta bununla da yetinmeyip CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na da bir şekilde “Bu haber doğru mu?” diye doğrulattığını iddia etmektedir.
Söylediklerinin doğru olup olmadığını bilmiyoruz.
Ancak Sayın İnce tarafından açılan; Talat Atilla hakkında 3 kuruş, Rahmi Turan hakkında 5 kuruşluk tazminat davalarının sonucunda bu haberin, adı ısrarla saklanan ve hatta “derisi yüzülecek bile olsa söylenmeyecek” kaynağının kim olduğunu öğreneceğiz.
Her neyse biz tekrar başa dönelim.
İşaret fişekleri önceden atılan kurgu o kadar hızlı ki sanki iddia doğru imiş gibi Sayın KILIÇDAROĞLU ertesi gün palas pandıras çıktığı (belki de çıkartıldığı) FOX TV sabah kuşağında;
“Ben şaşırmadım efendim. Doğrudur… Zaten CHP’yi nasıl dağıtırız, nasıl kendi içinde kavga çıkar diye çalışan ekipleri var. Defalarca söyledim. Arkadaşlarıma, partililere söyledim. Adamlar tutuldu paralar verildi biz bunları gayet iyi biliyoruz. Barış Pınarı Harekatı vardı o millet ittifakını nasıl dağıtırım onun hesabını yapıyor. Başka işin gücün mü yok? Erdoğan’ın CHP’yi dağıtmak için, CHP kendi içinde kavgalıdır devleti yönetemez diye bir algı yaratmak istiyor. Devletin en kilit noktalarında kişileri devreye soktuğunu biliyorum. İsim vermek istemiyorum ama herkes biliyor. Devleti bilen herkes anlar.
Bu haber madem ki Türkiye’yi çalkaladı. Her konuda konuşma yapan Erdoğan niye bu konuda konuşmuyor. Yok öyle bir şey desin. Kimseyi davet etmedim, kimseyle bu konuyu hiç konuşmadım, diyemez mi? Niye demiyor? Buradan Erdoğan’a açık ve net soruyorum. Bu haber doğru mudur, yanlış mıdır kardeşim söyle. Her konuda konuşuyor. Ağzını açtığında lafları arka arkaya sıralıyor. Türkiye’nin medya ve siyaset dünyasını ilgilendiriyor. Herkes konuşuyor.” Dedi.
Sayın Kılıçdaroğlu o kadar kendisinden emindi ki bir yandan haberin doğru olduğunu, şaşırmadığını, isim vermek istemediğini ama herkesin bildiğini söylerken diğer yandan da “niye konuşmuyor” diyerek Sayın Cumhurbaşkanını suçluyordu.
Ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, skandal iddialar hakkında; "Güya ben Külliye'de bir CHP'li ile görüşmüşüm, arkadaşlarım gerekli cevabı verdiler. Bunu haber yapan gazeteci kayıp. Bay Kemal senin hayatın yalan. Eğer yiğitsen ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, acaba sen genel başkanlığını ortaya koyuyor musun? İspat edemiyorsan çek git. Bu kadar iddialı söylüyorum. Bizim hayatımıza yalan girmedi ama bunların hayatı yalan" diyerek rest çekti.
Anlayan(!) için bundan daha net bir açıklama olamazdı.
Külliyeye gittiği iddia edilen Muharrem İNCE de iddianın doğru olmadığını, ispatlamaları halinde kendisini Taksim’de yakacağını söyledi.
Yine anlayanlar(!) için bu da çok net bir açıklama idi.
Sayın İNCE; sonrasında yaptığı basın toplantısında “parti içindeki bir çete tarafından” kendisine kumpas kurulduğunu ve partisi bu kumpasın sorumlularını ortaya çıkartmaz ise temiz siyaset yapılamayacağı ve bundan sonra genel başkana da benzer bir kumpasın kurulabileceğini ifade etti.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın İNCE’nin çok net yalanlamaları sonucunda rüzgar birden yön değiştirdi ve “tiyatroluk kumpas” hazırlayan bezirganların ellerinde patladı.
Ardından Rahmi TURAN kaynağının çok güvendiği ve kendisine daha önce de özel haberler veren Talat ATİLLA olduğunu, arkadaşına güvendiği için haberi yazdığını ancak böyle bir görüşme olmadığının anlaşıldığı ve hata yaptığını belirterek hem Cumhurbaşkanı ve hem de Muharrem İNCE’den özür diledi.
Talat ATİLLA ise kendisine bu bilginin halen görevde olan bir CHP Milletvekili tarafından verildiğini, ancak “derisini yüzseler” bu milletvekilinin ismini açıklamayacağını belirtti.
Bu arada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin ALTUN; Talat ATİLLA’nın Külliye giriş ve çıkışta kullanıldığını iddia ettiği araçların plakalarının plaka kayıt sisteminde yer almadığı gibi bu plakaları taşıyan bir araç giriş/çıkış kaydının da bulunmadığını açıkladı.
Her şeyiyle yalan ve düzmece olan senaryo çökünce bu kez dünya pişkinlik tarihine altın harflerle yazılacak pişkinlik örnekleri sergilenmeye başlandı.
Olay doğrudur ama isim açıklayamayız diye hava atanlar partilerine kumpas kurulduğu palavrasını üfürmeye başladılar.
Birinci kaynak amiral gemisinin başyazarı Rahmi TURAN.
İkinci kaynak amiral gemisinin başyazarının da yazdığı sitenin sahibi Talat ATİLLA.
Üçüncü kaynak aktif bir CHP milletvekili.
Ortalık kaynaktan geçilmiyor.
Kaynak yapan yapana..
Kaynakçıların hepsi de partiye yakın adamlar.
Ama her nedense kumpası başkaları kuruyor.
Haberi yazan da haberi devreden de gerçeği açıkladıkları halde sayın sözcü, ezber tekrar ederek aklımızla dalga geçiyor ve sonra da üfürdüklerine inanmamızı istiyor.
Koca koca adamlar gözümüzün içine baka baka yalan söylediler ve bizden de ortaokul seviyesindeki bir öğrenci zekasıyla dahi yalan olduğu anlaşılabilecek üfürmelere inanmamızı istediler.
Değerli Gazeteci Yavuz DONAT’ın yazdığı gibi (28.11.2019 Sabah) “hedef tahtasına Erdoğan konulup ta ok sekip Kılıçdaroğlu’un bulunduğu yöne mi gitti” ki birden bire susma kararı alındı ve bu yapılanların hesabını soracağını söyleyen sayın İNCE de “bu işi kapatıyorum” diyerek suskunluk mod’una geçti bilmiyoruz.
Ben şaşırmadım efendim. Doğrudur
İsim vermek istemiyorum ama herkes biliyor. Devleti bilen herkes anlar. diyecek kadar iddialı konuşup tezgah ortaya çıkınca; “yok ben öyle demedim de böyle dedim, yanlış anlaşılmış” masallarını bebelere bile yutturamazsınız.
Sizin, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor olabilir ama millet duyuyor.
O zaman size birkaç küçük hatırlatma yapalım.
Siz istiyorsunuz diye bu iş kapanmaz, bu bir.
Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği üzere; projeyle gelmişseniz projeyle gidersiniz, bu iki.
Zırva tevil götürmez bu üç.
Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır, bu da dört.
Nitekim; Araştırma şirketi Areda Survey, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran "Saray'a çıkan CHP'li" tartışmasına ilişkin1100 kişinin katılımıyla bir kamuoyu araştırması yapmış.
Bu araştırma sonuçlarına göre; katılımcılar iddiaların en çok CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu yıprattığı belirtmişler.
Katılımcıların yüzde 54,5’i Kılıçdaroğlu’na, yüzde 36,9’u Muharrem İnce’ye, yüzde 3’ü CHP’ye, yüzde 2,9’u AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve yüzde 2,6’da diğerlerine iddiaların zarar verdiğini söylemişler.
İddiaları medyaya kimin servis ettiği sorusuna ise katılımcıların; yüzde 52,2 si Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 41,2 si CHP’yi karıştırmak isteyenler, yüzde 2,6 Muharrem İnce’ye yakın olanlar, yüzde 1 AK Parti, yüzde 0,2 Ekrem İmamoğlu ve yüzde 3 diğerleri cevabını vermişler..
Görüyorsunuz değil mi?..
Milletin gözünden hiçbir şey kaçmıyor.
Her şeyi hesapladıklarını zannederek kapalı kapılar ardında yalanla dolanla tuzak kuranlar sadece kendilerinin akıllı olduklarını zannediyorsalar yanılıyorlar.
Bakın Enfal Suresi 30. Ayette Allah(cc) ne buyuruyor?..
“Hatırlar mısın? İnkar edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır” ( Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 686)