Foreign Policy dergisi '2019 Global Thinkers' (2019 Küresel Düşünürler) listesini açıkladı. Listede dikkat çeken isim ise Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman oldu.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda vahşice öldürülmesinde başrolü oynadığına kuşku bulunmayan katil Muhammed Bin Selman, 'Orta Doğu'yu şekillendirdiği' iddiasıyla yılın düşünürü seçilmiş..
Dergi bunun gerekçesini şöyle açıklıyor;
"2018 yılında Muhammed bin Selman'ın parlak imajı körelmiş olabilir ancak tek gerçek var ki Selman'ın gücü arttı. 33 yaşındaki Suudi Prensin adamları gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı Ekim ayında öldürdükleri iddia edildiğinde, Prens'in sorunlara yaklaşım biçimiyle acımasız umarsızlığı gün yüzüne çıkmış oldu. ABD Kongresi Selman'a, Yemen'deki Suudi Arabistan liderliğindeki savaşa daha fazla yoğunlaşarak karşılık verdi ve kamuoyu nezdinde etkin ABD'li isimler, MbS'nin "Çöl Davosu" olarak adlandırılan yatırım konferansına gitmekten vazgeçti. Ancak itibarı zedelense de, olayların Muhammed bin Selman'ın önemini azaltma konusunda sınırlı etkisi oldu."
Allah aşkına söyler misiniz?..
Şu yukarıda okuduğunuz gerekçelerin hangisi katilin “düşünür” olduğunu açıklıyor?..
Prensin adamları kaşıkçıyı öldürdü diyorlar mı?
Evet..
Prens'in sorunlara yaklaşım biçimiyle acımasız umarsızlığı gün yüzüne çıkmış diyorlar mı?.. Evet..
Kamuoyu nezdinde etkin ABD'li isimler, MbS'nin "Çöl Davosu" olarak adlandırılan yatırım konferansına gitmekten vazgeçtiler diyorlar mı?..
Evet..
İtibarı azaldı diyorlar mı?..
Evet.
Geriye kala kala “Olayların Muhammed Bin Selman’ın önemini azaltma konusunda sınırlı etkisi oldu” açıklaması kalıyor ki bu açıklamadan “Ortadoğu’yu şekillendiren bir düşünür çıktığı sonucuna varmak için ancak Foregin Policy gibi yıkamacı, yağlamacı ve yalakalıkta sınır tanımayan bir zihniyetin temsilcisi olmak gerekiyor.
Buradaki tercih, kullanım kapasite ve yeteneğiyle ilgili..
Ne kadar kullanışlı iseniz ödül için o kadar elverişlisinizdir.
Ortadoğu’yu peşkeş çekerseniz tabii ki ödül alırsınız.
Ama emin olun krallık sevdasıyla yanıp tutuşan Prens Muhammed Bir Selman bile muhtemelen “düşünür” seçilmeyi beklemiyordu.
Çünkü düşünmek için bir beyin ve o beyinin için de de akıl olması gerekiyor.
Adamın tek düşündüğü; “nasıl tahta geçerim, muhaliflerimi nasıl yok ederim, zenginlerden nasıl haraç alırım, kucaklarından inmediği ABD’ni, AB’ni ve İsrail’i nasıl memnun ederim”.
Bunlar için düşünmeye gerek yok ki..
Birinin koynundan çıkar diğerinin koyununa girersin onlar sana nasıl davranılacağını öğretirler.
Önümüzdeki yılın düşünürünü seçmeleri konusunda Foregin Policy’e bir önerim var.
Dışarıdan bakıldığında olabildiğince sade, tüm gün geviş getiren canlılar olarak gözüken ineklerin duygusal dünyası tahmin edildiğinden çok daha karmaşık olduğu ortaya çıkmış.
The Times’ın haberine göre; bilim adamları ineklerin arkadaşları ve düşmanları olduğu sonucuna ulaşmışlar.
Aynı zamanda ineklerin duygusal anlamda acı çektikleri, korktukları ve hatta anksiyete geçirdikleri tespit edilmiş.
Ve ineklerle ilgili olarak ulaşılan en son bilgi: İnekler gelecek kaygısı taşıyor!
Önümüzdeki yıl “herhangi bir ineği” yılın düşünürü seçerseler inanın Muhammed Bin Selman’dan daha isabetli bir “düşünür” tercihi yapmış olurlar.
Bizden söylemesi..
Papa’nın yanında el pençe divan duran iki uşak..
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Iraklı bir kullanıcıdan paylaştığı tweet’in de;"1916 yılında Türk Fahri Paşa'nın; Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a "Seferberlik" ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldı diyerek utanç verici bir iftiraya imza atmıştı.
İngiliz oyunlarıyla, bedevilerin isyanlarıyla, açlıkla, susuzlukla, 50 dereceyi aşan kavurucu sıcakla, başta İspanyol Nezlesi ve askerin dişlerini ve çenesini düşüren İskorpit olmak üzere türlü hastalıklarla ve ağır çöl koşullarıyla canla başla mücadele ederek Medine-i Münevvere’yi, Hz. Peygamber’in kabrini son ana kadar savunan, teslim çağrılarını geri çeviren Fahrettin Paşa’nın; Abdullah Bin Zayed gibi katmerli bir yavşak tarafından asla anlaşılamayacak dik duruşunu ancak ve ancak Peygamber sevgisiyle izah edebiliriz.
Nitekim bu terbiyesize anladığı dilden cevap verilmekle kalınmadı Ankara’da BAE Büyükelçiliği’nin bulunduğu caddeye Fahrettin Paşa ismi verilerek haddi bildirilmişti.
Geçtiğimiz günlerde Papa Franciscus BAE’ni ziyaret ederek yüzbin kişiyi aşkın bir kalabalığın katıldığı bir ayini yönetti.
Başkalarına Müslümanlık dersleri vermeye kalkanların ülkesindeki kalabalık katılım dikkat çekmekle birlikte bu ziyaretle ilgili olarak medyaya düşen fotoğraflar içimizi kanattı.
Tıpkı yıllar önce Papa Jean Paul’ün elini öpen bir zavallı gibi.
Ve yine tıpkı yıllar önce Papa Jean Paul ile yan yana fotoğraf veren ihanet şebekesinin başı gibi.
Bir masada oturan Papa Franciscus’un hemen yanında Körfez’in iki prensi: M. Bin Zayed ve M. Bin Raşid âl-Maktum süt dökmüş kedi uysallığında el pençe divan ayakta duruyorlar.
Hıristiyan dünyasının ruhani liderine, BAE'de başka çok az ülkede erişebileceği bir imtiyaz veriliyor; adeta bütün Arap dünyasını kutsarcasına stadyumda ayin yaptırılıyor; küçük bir kız çocuğu babasının kucağından Papa Hazretleri’nce (!) adeta takdis ediliyor.
Böyle rezil bir tablo da Muhtemelen batının çok sevdiği darbeci Sisi’nin talimatıyla El Ezher Şeyhi Tayyib’i de Papa ile öpüşme fotoğrafı veriyor.
Fahretttin Paşa’daki peygamber sevgisinin yüzde biri bu sözde Müslümanlarda yok.
Olsaydı böyle yalakalık yapmazlardı.
Türkiye’deki beslemelerinin ağır darbe almasından sonra yarım kalan “dinler arası diyalog” ve “ılımlı İslam” projelerinin (!) yeni taşeronlarının; M. Bin Zayed, M. Bin Raşid âl-Maktum, fotoğraf karesinde yer almasa da yaptıkları ile bu projenin esas oğlanlarından olan Suudi veliahdı Muhammed Bin Selman ve elbette ki Abdülfettah Sisi olacağı anlaşılıyor.
Buna Müslümanı Müslümana kırdırma projesi de diyebiliriz.
Bu çete var olduğu sürece; ne Yemen’de, ne Libya’da, ne Suriye’de, ne Irak’ta ve ne de Filistin’de akan Müslüman kanı dinmeyecektir.
ABD’ne, AB’ne ve İsrail’e uşaklık ve biatta kusur etmeyen bu çetenin amacı; iktidarlarını sürdürmelerini sağlayan efendilerine -ve elbette ki onların çıkarlarına-kayıtsız şartsız itaattır.
Ne yazık ki, Müslüman geçinen bu haysiyet yoksunları yüzünden Müslüman coğrafyalarda huzur ve barış sağlanamamaktadır.
Bu asırda ABD, İsrail ve Batı’nın rızasını Allah’ın rızasından üstün tutan bu hainler yüzünden Müslümanlar açlık çekmekte, evlerini barklarını terk etmekte ya da göç yollarında hayatlarını kaybetmektedirler.
Müslümanlar bu gerçeği görmeli ve dinler arası diyalog soytarısı sözde Müslümanların (!) oyununa gelmemelidir.
Bu soytarılardan alınacak din dersimiz yoktur.
Cebimize göz diken teröristlerin isimleri açıklanmalıdır..
Medyada yer alan haberlere göre Ticaret Bakanlığı’nın; İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin ve Adana illerinde 6 Şubat tarihinde yaptığı eş zamanlı hal operasyonunda sebze meyvelerin alış fiyatlarında % 800 e varan artış belirlenerek 88 firmaya 2 milyon lira ceza kesilirken, Hal kayıt sistemine bildirim yapılmadan kayıt dışı ürün satışı gerçekleştiren 76 firmaya da 810 bin lira ceza kesilmiş.
Sebze ve meyvenin fiyatını sekiz kat arttıran ve kayıt dışı satış yaparak milletin cüzdanına göz diken bu hainler milletin sırtından vurgun vurdukları için verilen para cezaları caydırıcı olmaz.
Gerekirse ticari faaliyetten men de dahil olmak üzere ertelemesiz hapis cezaları verilmeli ve bu gaspçıların isimleri tek tek açıklanmalıdır.
Bu fırsatçılara asla acınmamalıdır.
Çünkü cebimize göz diken teröristlerin eli kanlı teröristlerden hiçbir farkları yoktur.
Bu teröristlerin kimler olduğunu bilmek ve suratlarına tükürmek hakkımızdır.