KKTC’de Pile /Yiğitler mevkiindeki yol yapım çalışmalarına engel olmak isteyen BM güçleri bölgeden püskürtülürken KKTC topraklarına park ettikleri araçlarının ve yerleştirmeye çalıştıkları beton barikatlarla dikenli tellerin iş makinalarıyla kaldırılıp atılmasına dair görüntüleri gururla izledim.
Devlet olmak işte böyle bir şeydir.
Birileri sizin topraklarınızda size meydan okumaya kalkarsa, görüntülerde izlediğimiz üzere dozerle, kepçeyle süpürür atarsınız.
BM barış gücüne karşı bir Türk’e yakışır cesaret göstererek kepçe operatörlerine “yolu temizleyin” emri veren Beyarmudu Belediye Başkanı Bülent Bebek yaptığı açıklamada; “7 Ağustos saat 12.00 gibi yol yapım ekibimiz sahaya indi. Ara bölgeye girdik. Çayhan bölgesi burası. O gün çok sorun yaşamadık açıkçası. Sadece BM Barış Gücü güvenlik tedbirlerini arttırdı. Ertesi sabah saat 05.00'te en kritik nokta olan Onevler bölgesine 22 araçla baskına geldiler. Orada 7 polis, ben ve korumalarım vardık. BM güçleri 40-45 kişilik ekiple geldi.
Bunlar herhalde bizi korkup geri adım atacağız sandılar. Ama biz etten duvar ördük. Baskına gelenlerin başındaki kişi de buradaki BM Barış Gücü'nün komutanıymış. Bize, tehditvari şekilde "Başkan burası Rum toprakları. Derhal burayı terk edin" dedi. Ben de kendisine "Siz buradan gidin, burası Türk toprakları, bir adım bile geçerseniz gereğini yaparım" dedim. Ve orada kaldılar” diyerek BM barış gücüne nasıl ders verdiğini özetledi.
Bu olay vesilesiyle artık “biz yaptık oldu” emrivakileri ile sonuç alamayacaklarını Türk Bölgesinden “bir sokak iti” gibi kuyruklarını kıstırarak çekilmelerinden anlamış olmalılar.
Eğer anlamamakta direnir iseler mesele yok, yüzlerce Bülent Bebek ders vermek için sırada bekliyor.
Bosna’da canları kendilerine emanet edilen masum insanları Sırpların eline bırakarak alçakça katledilmelerine göz yuman yani katillerle işbirliği yapan BM’in, taraflardan birisinin Türk ya da Müslüman olması durumunda doğrudan Hristiyanların yanında yer aldığını geçmişteki örneklerden bildiğimiz için Kıbrıs’ta da aynı haltı yemelerine şaşırmadık.
Türkiye Cumhuriyetinin her hal ve şartta KKTC’nin yanında olduğu hak ve çıkarlarını korunması için gereken neyse yapılacağını açıklaması ve bunu davranışlarıyla da desteklemesi nedeniyle faaliyetlerini sinsi sinsi sürdürmeye çalışan BM Barış gücü bu kez suçüstü yakalandı.
Adayı ikiye bölen Yeşil Hat dışında kalan bölgelerde müdahale hakkı bulunmayan BM Barış Gücü’nün asıl görevi tampon bölgedeki muhtemel çatışmaları engellemek olmasına rağmen, KKTC’nin Yeşil Hat üzerindeki Pile Köyü’ne ulaşımı kolaylaştırmak için hazırladığı Pile-Yiğitler Yolu çalışmasını engellemeye çalışan Görev Gücüne bu hukuksuz ve keyfi emri, 4/11/2021 tarihinde Kıbrıs Barış Gücü Başkanlığı’na (UNFİCYP) atanan ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin temsilcisi gibi davranan Kanadalı Colin Stewart verdi.
Oysa Barış gücü Rumlar tarafından Türk arazileri istimlak edilmek suretiyle inşa edilen Larnaka-Dikelya-Ayia Napa ile Pile-Voroklini yol yapımlarına izin vermişti.
Rumlar için hak görülen uygulamaya KKTC için üstelik kendi topraklarında izin verilmemesi hatta engellenmek istenmesi varlığı hiçbir işe yaramayan BM’nin taraflı ve ikiyüzlü uygulamalarına yeni bir örnektir.
Yol yapımı tamamen insani gerekçelere dayanmakta olup KKTC toprakları içindeki alanda çalışma yapıldığından, ne bir işgal ne de bir saldırı girişimi söz konusu değildir.
Amaç Pile’de yaşayan ve bu durumdan mustarip olan beş-altıyüz civarındaki Kıbrıs Türkü’nün KKTC’ne rahatlıkla gidip gelebilmelerinin sağlanmasıdır.
7,5 km kısmı Yiğitlerde 4,1 km. lik kısmı ise Pile’de ve tamamıyla KKTC’nın sınırları içinde kalan 11,6 km. lik yolun yapılmasıyla bir saate yakın geçiş süresi on dakikaya inecek ve oradaki Türklerin hayatı kolaylaşacağından askeri bir amaçtan ta söz edilemeyeceği açıktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamasına göre "Rumların gayesi, Pile'nin tamamen bir Rum köyü olması. Pile'deki Türklere yaşamı zorlaştırarak onları Lefkoşa'ya Gazimağusa'ya göç ettirmek. Pile'deki Türklere devletin onları unuttuğu izlenimi vermek. Pile'yi Türklerden arındırmaktır.
Hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde BM Barış gücünün durumdan vazife çıkartmaya kalkarak KKTC’nin egemenlik haklarını çiğnemeye kalkması asla kabul edilemeyeceğinden geri adım atılmayarak yol yapım çalışmalarının sürdürülmesi it ürüse de kervanın yürüyeceğinin gösterilmesi açısından önemlidir.
Beyarmudu Belediye Başkanı Bülent Bebek’in de vurguladığı üzere bu yoldan geri dönüş yoktur.
Bu kararlılıkla Kıbrıs adasındaki iki ayrı devletle ilgili statüko da eşitleneceği gibi, yıllardır İsrail’in Filistin’e yönelik hukuk dışı vahşi uygulamalarına göz yuman ve bu nedenle asla güvenilmeyen ve hiçbir itibarı olmayan BM’nin kuru gürültülerine pabuç bırakılmayacağı da anladıkları dilden gösterilmiştir.
ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimine uyguladığı silah ambargosunu 2024 mali yılı için kaldırdıklarını açıklaması kirli bir tezgâh hazırlandığının işareti olmasına rağmen, Rumların silahlanmasına sesini çıkartmayan BM’in amacının Kıbrıs adasında iki eşit devlet arasında barış sağlamak değil Rum tarafının hamiliğini yapmak olduğuna kuşku bulunmamaktadır.
Nitekim yaşanan gelişmelerin hemen ardından sanki böyle bir durum bekleniyormuş gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu daimi üyeleri ABD, Fransa, Çin ve İngiltere KKTC'nin kınanmasını isteyen bir tasarı sunarak Rum Yönetimine desteklerini göstermek isteseler de tasarıyı veto eden Rusya oldubittiye izin vermeyerek BM’in dünyadaki asıl meselelere odaklanması gerektiğini belirtti.
Rusya; vatandaşlarının haklarının korunması için KKTC’de temsilcilik açacağının söyleyerek tanıma yolunda attığı adıma böylece bir yenisini ekleyerek ABD/Rum/Yunan lobisinin KKKTC’yi kınama heveslerini de kursaklarına tıkamış oldu.
Bir zamanlar dünür oldukları Cumhurbaşkanının gevşekliği sayesinde istedikleri gibi at oynatan Rumlar ve hamisi BM, Kuzeyde bir Türk Devletinin var olduğunu ve bu devletin hak ve çıkarlarını korumaktan hiçbir şekilde geri adım atmayacağı gerçeğini ya seve seve ya da kafalarına vura vura kabul edeceklerdir.
Peki, KKTC’nin egemenlik haklarına açık bir saldırı olan bu olayla ilgili olarak Cumhur İttifakı partileri dışında sadece İyi Partinin tepki göstermesi size de garip gelmiyor mu?
HDP’ne şirin görünmek için söylenmedik söz bırakmayan ve CHP’den 38 milletvekili kaparak dünya siyasi tarihinin en muhteşem sazan sarmalını gerçekleştiren kumar/noter masasının diğer bileşenleri neredeler?
Sayın Devlet Bahçeli’nin çizmelerini giyerek verdiği mesajı verecek kadar cesaretleri olmasa da söyleyecek iki çift lafları yok mu?
Türk Ordusuna kimyasal silah kullandığı iftirasını atan TTB Başkanını makamında kabul ederek destek veren, Türk Polisine ve Jandarmasına cari açığı kapatmak için uyuşturucu ticareti yaptığı iftirasını atmaktan çekinmeyen, sosyal medya yalanlarına itibar ederek gayrı ciddi gece yarısı videoları ile paylaşımlar yapan Kemal Kılıçdaroğlu BM Barış Gücünün KKTC’nin egemenlik haklarının açıkça ihlali girişimiyle ilgili tepki göstermemesi ve KKTC’ye destek açıklaması yapmaması ne anlama geliyor?
Yoksa Almanya’nın Ankara Büyükelçisinden izin çıkmadı mı?
Hadi iyi niyetle değerlendirerek diyelim ki kendisi şu anda bütün gücünü koltuğunu korumaya verdiğinden gündemle ilgilenemiyor/vakti yok, danışmanları ne güne duruyor?
KKTC’ne bir destek paylaşımı hiç birinin aklına gelmiyor mu?
Yerel seçimlerde Konya’yı bile kazanacaklarını söyleyerek seçmenle kafa bulan CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın bu konuyla ilgili olarak partisi adına söyleyecek sözü yok mu?
Ne yazık ki yok.
Çünkü KKTC’de şu anda onlarla işbirliği yapan eskiden olduğu gibi dünürü Rum olan bir Cumhurbaşkanı yok.
Onların bütün dertleri partideki koltuklarını korumak.
4 Mayıs akşamı “aramızda kalsın seçimi kazandık” yalanını söyleyerek seçmelerini aptal yerine koyan ama 29 Mayıs’tan sonra sanki yenilgide hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi değişim türküleri söyleyerek CHP Genel Başkanlığına göz diken ve gizli zoom toplantılarıyla destek arayan ancak paçası sıkmadığı için adaylığını açıklamaktan korkarak İBB belediye Başkanlığına adaylığını açıklayan, gençliğinde Dede Korkut kitapları okuyup ülkücülere sempati duysa da 19 Mayıs’ta Pontuscu Apolas Lermi’ye konser verdiren, Yunanistan’a yaptığı ziyaretin “atalarını ziyaret” olarak değerlendirilmesine tepki göstermeyen İmamoğlu neden susuyor?
Hâlbuki katıldığı yurt dışı programlarda yetki ve sorumluluğu bulunmayan konularda bile devleti ve hükümeti eleştirirken ne kadar da cesurdu?
Suya sabuna dokunmayan yuvarlak laflarla, herkese mavi boncuk dağıtmakla, ne olduğunu kendisinin de bilmediği ucuz değişim masallarıyla nereyle kadar idare edecek?
Yoksa İstanbul kardan perişan olurken rakı balık keyfi yaptığı İngiliz Büyükelçi Dominick Chilcott ile sık sık görüştüğü ABD Büyükelçisi Jeff Flake’i üzmekten mi korkuyor?
Yorumsuz…
“Seçmende bir duygusal kopuş var. Bizim seçmenimiz hep kızar, kapıyı çarpar gider. En kolay alkışın Atatürk denilerek alındığı bir siyasi partinin siyaset üretme pratiğinde sorun var. Sıkışınca Milli Mücadele’den, Atatürk’ten bahsederek alkış alarak ilerlenemez. Bunda bir kolaycılık, birbirimizi kandırmak var” (Özgür Özel/CHP Grup Başkan Vekili)
****
"Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP'yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde 'CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi' dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP'nin kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye'nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var. AK Parti'ye oy veren seçmen şu anda 'Allah bizi korumuş' diyor. 'Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan'a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan'a bunu söyleyenler, CHP'nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz" dedi. (Ali Babacan/Deva Partisi Genel Başkanı)