Pavyon fedaisi gibi davranan ABD Başkanının, Evanjelik Pastör Andrew Brunson’un serbest bırakılmamasını bahane ederek ülkemizi tehdit etmesinin ardından başlatılan sistemli ekonomik saldırı sonucunda kurlarda görülen artışın ekonomik kurallarla izah edilemeyecek bir manipülasyon olduğunu anlamak için iktisatçı olmak gerekmez.
Operasyon gece yarısı başlıyor ve gündüz oyun gözümüzün önünde devam ediyor.
Azmettiricilerini/aktörlerini ve ellerini ovuşturarak seyredenleri biliyoruz.
Türkiye’nin IMF’ye borcunu ödemesinden sonra başlatılan sistemli diz çöktürme politikalarının tümü bu aziz milletin kararlı direnişiyle bertaraf edildi.
Bu kur oyunları da elbette bir yerde son bulacak.
Ama kurdaki yükselmeyi kinlerini kusma aracı yapan içimizdeki ABD işbirlikçi ve beslemelerinin de artık inlerine girmek farz oldu.
Yalan ve düzmece haberlerle panik/kargaşa/kaos yaratmaya çalışarak efendilerine hizmet eden hainlere terörist muamelesi yapılarak yaptıkları yanlarına bırakılmamalıdır.
Teröristlerin silahla yaptıklarını bunlar klavye ile yapmaktadır.
Sonuçta hepsinin de hedefinde ülkemiz vardır.
İnsanlar uygulamaları eleştirebilir, muhalefet edebilir, daha iyisini yapacağını iddia edebilir.
Ama ülkenin geleceği söz konusu olduğunda herkes ülkesinin çıkarları yanında yer almalıdır.
Çünkü saldırılar; uluslararası hukuk kuralları çiğnenerek pervasızlıkla sergilenmektedir.
Hedefleri; artık istedikleri gibi güdemedikleri, “darbe siparişlerini titizlikle yerine getiren” beslemeler döneminin geride kaldığı Türkiye’ye diz çöktürmektir.
Papazı versek bile başka bir maraza çıkartacaklar.
O yüzden meseleye bir papazın iadesi meselesi olarak bakmamak gerek.
İşte bu nedenle eleştirme ve muhalefet etme hakkı saklı tutularak istiklal ve
istikbalimizin hedef alındığı bu günlerde toplumsal dayanışma içinde olmamız zorunludur.
Çünkü hepimiz aynı gemideyiz.
Biz aynı gemide değiliz diyen hainler isteseler de bu gemide yer alamazlar.
Onların en güvenli limanlarının ABD’nin yatak odası olduğunu biliyoruz.
Yaşanan olaylarla ilgili olarak ülkemizin en büyük bankalarından biri olan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali; "Çok net, ciddi bir spekülatif atakla karşı karşıyayız. Saldırı niteliğinde fiyatlar oluştu” diyerek gerçeği net bir şekilde ifade etti.
Döviz kurunda gelinen noktayı ekonomik temellerle izah edemediğini, bankacılık sisteminin tamamının her an nakde döndürülebilir döviz likiditesinin 50 milyar dolar civarında olduğunu, bankacılık sisteminde açık pozisyon olmadığına dikkati çekerek: "Üst üste yaşanan olaylara bakıldığında bunun normal piyasa dinamikleri içerisinde açıklanabilecek bir hadise olmadığı ortada." dedi.
Kurun yükselmesine sevinenler olduğuna değinen Bali, "Bu oyun oynanacak bir alan değil. Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık" ifadesini kullandı. Hesaplara el konulacağı iddialarını safsata olarak niteleyen Bali, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Düyun-u Umumiye döneminden kalmış borçlarını ödemiş, tarihin hiçbir döneminde bu tarz bir eylem söz konusu olmamıştır. Türkiye varil başına petrol 130 dolar iken, cari açığı neredeyse yüzde 10’larda iken bile böyle bir kur atağı yemedi. Şimdi bu iki rakam da yarısı kadarken kur atağı yiyor. Bunu ekonomik verilerle izah edemiyorum” dedi.
Olay tam da Bali’nin açıkladığı gibi.
Bu oyun oynanacak bir alan değil.
Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık.
Ya birlik olup bu alçak saldırıyı da püskürteceğiz.
Ya da beslemeleri gibi ABD’nin koynuna gireceğiz.
Türkiye piyasalarında yaşanan spekülatif hareketlerle ilgili olarak TÜSİAD ve TOBB ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada "Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve bu süreçte reel sektörümüzün üretim ve istihdam kapasitesinin korunması son derece büyük önem arz etmekte" denildi.
Garanti Bankası Genel Müdürü Ali Fuat Erbil, dövizdeki hareketliliğe ilişkin ''Aklımız ermiyor. Ne oluyor da bugün bu seviyeleri görüyoruz... Ben bir bankacı olarak çok fazla anlamlandıramıyorum. Bankacılıkla ilgili de bir sıkıntı yok'' dedi.
Bu saldırı karşısında nasıl bir tavır alınması gerektiği konusunda örnek bir davranış sergileyen Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın sözlerini aktarmazsak haksızlık yapmış oluruz.
Tekirdağ Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği'ne bağlı oda başkanları ve temsilcileri ile bir araya gelen Kadir ALBAYRAK; "Türkiye'miz son 1 aydan bu yana, bir ekonomik dalgalanma içerisinde. Herkes ne olacağını bekliyor. Arkadaşlar, ben her zaman söylüyorum; işin siyasal boyutu yok. Eğer bu sıkıntıları Amerika bir papaz için yapıyorsa, Amerika'nın karşısında dikilmek yedisinden yetmişe tüm halkımızın boynunun borcudur. Arkadaşlar herkes ABD'ye karşı birleşmeli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında durmak gerekir; o senin partin bu benim partim değil. Şu anda hükümetin başında cumhurbaşkanı var, bir hükümet var, bir meclis var, siyasi partiler var. Herkes birleşecek Amerika'ya karşı, isterse dünya devi olsun, buna karşı bütün direncimizi göstereceğiz. Cumhurbaşkanımızın etrafında birleşeceğiz. Bu iş böyle arkadaşlar. Ama şunu da bilsinler ki Türkiye hiçbir şeye pabuç bırakmaz. Biz yedi düvele meydan okumuş insanlarız, Çanakkale en güzel örneğidir. Emperyalist güçlere karşı şehit verirken de biz Türkiye'yi böyle savunduk, her zaman böyle olacaktır."
Ben kendi adıma Sayın ALBAYRAK’ı tebrik ediyorum.
Sözlerinin altına da imzamı atıyorum.
Sergilediği duruş ve dayanışma gelecek için umut verici.
Ülkemizin bekası söz konusu olunca inanç, fikir ve yöntem farklılıklarımız teferruattır.
Çünkü bağımsız bir ülkemiz olmazsa fikrimizin de inancımızın da yöntemlerimizin de anlamı yoktur.
Çin hükümetince yayımlanan "Çin ve Dünya Ticaret Örgütü" başlıklı beyaz kitapta, ABD'nin tek taraflı başlattığı ticari ihtilaf ve savaşların galibinin olmayacağı vurgulandı. Kitapta Çin'in, Türkiye ile el ele vererek güçlerini birleştirip çok taraflı ticaret sisteminin daha açık, kapsayıcı, paylaşımcı, dengeli ve ortak kazanca dayalı bir doğrultuda gelişmesini sağlamayı hedeflediğine yer verildi.
Kuveytli Akademisyen Prof. Dr. Hakim El Mutayri sosyal medya hesabında; “Türkiye’ye yönelik açılan savaş süren bir çatışmanın kanıtıdır. İslam ümmetinin Türk halkına ekonomik yönden destek olması, yanında durması şer’i bir hükümdür. Ve Allah yolunda malınızı harcamak cihad etmektir hükmünü taşımaktadır.” Diyerek desteğini açıklarken Katar’ın ünlü medya yönetici ve yazarlarından Jaber El Hharmi “Amerika’nın Türkiye’ye savaş açması beklenen bir şey. Bazı Arapların Türkiye’ye açılan savaşa sevinmeleri ve destek vermeleri büyük alçaklıktır.” ifadeleriyle desteğini gösterdi.
Bazı Arapların Türkiye’ye açılan savaşa sevinmeleri ve destek vermeleri alçaklık ise içimizdeki bazı Türklerin bu savaşta ABD yanında yer almaları alçaklıktan da öte utanç verici bir durumu yansıtmaktadır.
İçimizdeki bu hainlere rağmen görüldüğü gibi dışımızda da sevindirici gelişmeler yaşanıyor.
Türk ekonomisine destek vermek isteyen Senegalliler, sosyal medyada birbirlerini Türk malı satın almaya davet ediyor
AA'nın haberine göre Senegalliler, sosyal medyada, aralarında Türk Hava Yolları (THY), Çaykur, Marmarabirlik gibi Türk şirketlerinin de bulunduğu 30 kadar markayı liste halinde paylaşıyor.
Çevrelerini bu markaların ürünlerini kullanarak Türk ekonomisine destek vermeye ve Türk markalarını kullanmaya çağıran Senegalliler, ayrıca Amerikan ürünlerini de boykot ediyor.
Kampanyaya katılanlardan Muhammed Yusuf, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Türkiye'ye diz çöktürmek istiyorlar ama bilmiyorlar ki Allah bizimle ve Türkiye ile Türkiye'mizin ve aziz halkının bu sıkıntılardan kurtulması için Allah'a dua ediyoruz." diye konuştu.
Kampanyada Amerikan mallarını boykot, Türk mallarına teşviki amaçladıklarını dile getiren Yusuf, kampanyayı genişleterek devam edeceklerini belirtti.
Yusuf, "Eğer Türkiye ayakta ise tüm İslam alemi ayaktadır. Eğer Türkiye'ye bir şey olursa hepimiz biteriz." ifadesini kullandı. |
Kuveyt'te imamlık yapan Mısırlı Seyyid Muhammed Mustafa, Türkiye'nin Kuveyt Büyükelçiliğine gelerek, komplolara maruz kalan Türkiye ekonomisine destek için eşine ait altınları hibe etmek istediğini belirtti.
"Neden böyle bir şey yapmak istiyorsun?" şeklindeki soruya Mustafa, "Kardeş Türk halkına olan sevgimden dolayı. Sizler Müslümanların umudusunuz." diye yanıt verdi.
Hadi Azerbaycan, Pakistan, Katar gibi dost ve kardeş ülkelerin desteği beklenen bir davranış ama Almanya, İtalya gibi ülkelerin bile Türkiye’ye yönelik ekonomik yaptırımlardan (mülteciler sınır kapılarını açmadığı için bile olsa) rahatsızlık duymaları ve destek açıklamaları yapılanın bir alçak bir saldırı olduğunu ortaya koymaktadır.
Devletimiz ABD ve işbirlikçilerinin eşkıyalığına karşılık verecek güç ve iradeye sahiptir.
Bunu; Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Operasyonlarında kafalarına vura vura göstermiştir.
Yanağından makas alınıp “na’ber lan” denilen günler geride kaldı.
Ancak devletin yapabileceklerinden başka yapılabilecekler de vardır.
Madem Pavyon fedaisi sabah kalkıp Türkiye’den ithal edilen alüminyuma çeliğe ek vergi koydum, Türk Lirasının değeri düşüyor diye ergen sevinciyle tweet atıyor o zaman bizde onların para kaynaklarına darbe vurmalıyız.
Bakın 2017 yılında Google, YouTube, facebook, İnstagram ve Twitter’a verilen reklam tutarı 1,05 milyar dolar.
Bunların dinleri imanları para olduğuna göre ABD şirketlerine ve ABD’nin borazanlığını yapan yayın kuruluşlarına reklam verilmesin.
Anladıkları dilden konuştuğumuz zaman kolayca anlaşabileceğimizi göreceksiniz.
Bu yönde ülkemizin THY ve Türk Telekom başta olmak üzere büyük şirket ve kurumlarının başlattıkları kampanyanın büyüyerek sürdürülmesinde fayda var.
Başta elektronik olmak üzere ABD menşeli ürünler alınmasın.
Hackerlerimiz ABD’nin ve işbirlikçilerinin Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyetler yürüten kurumlarını, kuruluşlarını hack’lesinler.
İçeride de krize fırsata çevirip stokçuluk yapan, fahiş fiyat koyan ahlaksızların hesabı sorulmalıdır.
Devletimizin soğukkanlılıkla ve hukuk içinde yürüttüğü mücadeleyi sonuna kadar destekliyor ve alnımızın akıyla çıkacağımıza inanıyoruz.
Savaşsa savaş..
Biz başlatmadık ama biz bitirebiliriz.