Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un açıklamalarına göre; İlk üç ayın rakamlarına göre 5 milyon 138 bin turist Türkiye'ye gelmiş. Bu sayı geçtiğimiz bütün yılların rekoru olup, İlk üç ay olarak bir önceki yılla kıyasladığımızda yaklaşık yüzde 35 - 36'lık bir artış söz konusu.
Peki kimler bu ülkede hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok, sakın gelmeyin, yatırım yapmayın diye çırpınıyordu?..
Sonuç neyi gösteriyor?..
Demek ki ülke gerçeklerinden habersiz yalancıları (onlar siyaset yaptıklarını zannetseler de) sadece milletimiz değil yabancılar da iplemiyor..
Bu durumda; kimsenin iplemediği tiplerin üç beş kişinin beğenisini kazanan söz ve davranışlarını siyasetle açıklamak mümkün müdür?..
Ya da siyaset; sadece kötülemek, karalamak ve umutsuzluk sunmak mıdır?...
Bu ülkenin doğruya doğru eğriye eğri diyen siyasetçilere ihtiyacı var.
Bu özellikleri taşımayanlar siyasette bir mevki elde etmiş olabilirler.
Ama halkın gönlünde yerleri olmaz..
XXX
İsviçre Devlet Televizyonu'nun (RTS) haberine göre; Mayıs 2014'te Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) Suriye'nin 133 ton izopropanolü imha ettiğini bildirmesinden 6 ay sonra, İsviçreli bir şirket bu ülkeye kimyasal silah yapımında kullanılabilecek yasaklı kimyasal madde ihraç etti.
İsviçre Devlet Ekonomi Sekreterliğinden (SECO) RTS'ye yapılan açıklamada, Suriye'ye yasaklı madde ihraç edildiği doğrulandı.
SECO açıklamasında, Suriyeli alıcının "özel bir ilaç firması" olduğu ve firmanın "o zaman da şimdi de Suriye rejimiyle bir bağlantısı olduğuna dair bir işaret görülmediği" belirtildi.
Kendi insanlarını gözünü kırpmadan öldüren ve kimyasal silah kullanma sabıkası bulunan bir ESED katilinin ülkesinde, bu kadar kimyasal maddeyi alan firmanın rejimle bağlantısı olmadığını düşünmek için ancak SECO gibi aptal olmak gerekir.
Belçika'nın önde gelen Knack dergisinin haberine göre; geçen hafta da Belçika'da üç şirketin, gerekli izinleri almadan Suriye'ye kimyasal silah yapımında kullanılabilecek yasaklı kimyasal madde ihraç ettiği öne sürülerek üç şirket hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu.
Satarken sorun yok ama sonrasında suç duyurusu yapılarak vicdan temizliği yapılıyor.
Bu sevkiyatlarda sarin gazı yapımında kullanılabilen 168 ton izopropanol, 219 ton aseton, 77 ton metanol ve 21 ton diklorometan ihraç edildiği belirtilmişti.
18.12.2015 tarihinde medyada yer alan haberlere göre yine bu ülkede siyaset yapan bir vekil Suriye’deki IŞİD üyelerinin Türkiye’den kimyasal silah olarak kullanılan sarin gazı hammaddesi aldığı iddiasını 10 Aralık Perşembe günü Meclis konuşmasında gündeme getirmiş, ardından konuyla ilgili Rus kanalı RT’ye de söyleşi vermişti.
Hatırlanacağı üzerine bir süre sonra söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı anlaşılmıştı.
Zaten gerçek olsaydı Türkiye’yi katil ilan etmeye hazır iç ve dış çevreler ayağa kalkar söylenmedik söz kalmazdı.
Bakın bu kez belgeli ve bizzat satışı yapan ülkelerin basın yayın organları kimyasal silah yapımında kullanılan kimyasal madde satışını doğruluyor.
Bu kimyasal silahlarla birlerce masum insan öldürüldü.
Ama ne BM’den, ne AB’den ve ne de ota çöpe endişe duyan ABD’den tıs yok.
Kendi ülkesini acımasızca suçlayanların bu gerçekler karşısında konuşacak yüzleri olmadığını biliyoruz.
Şimdi tekrar soruyoruz..
Bu yapılan siyaset midir yoksa vatan hainliği mi?..
XXX
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi mevcut koşullarda düzenlenecek seçimlerin Avrupa kriterlerine uygun olmayacağı iddiasıyla Türkiye'ye 24 Haziran seçimlerini erteleme çağrısı yaptı.
Biliyorsunuz ABD’de seçimle ilgili olarak endişelerini belirtmişti.
Seçim kararını TBMM oybirliği ile aldı.
Bu; eğrisiyle doğrusuyla Türkiye’nin kararı.
Bu karar, teröre ve teröriste, darbeye ve darbecilere her türlü desteği veren, terör nedeniyle hayatlarını kaybeden her vatandaşımızın kanı ellerine bulaşan AB’yi de ABD’yi de ilgilendirmez.
Onlar önce kendi evlerindeki pislikleri temizlesinler.
Israrla müdahale çabası içinde olmaları ve manipülasyon yapmaları milletimizin gözünden kaçmıyor.
Daha doğrusu milletimiz içerideki kankaları gibi bunları da görüyor, biliyor ama iplemiyor..
Bu nedenle de her seferinde yaşadıkları hayal kırıklıkları yanlarına kar kalıyor.
Oysa katır bile bir çukura iki kez düşmüyor..
Sürekli aynı hataları yaparak doğru sonuç alacaklarını zannedenler aptallardır.
Aptallıkta zirve ise başkalarını da kendileri gibi aptal sananlardır.
Bir kez daha hatırlatalım...
Türkiye kargaları kılavuz olarak kullanmayı bırakalı çok oldu..