Masumlara ve halka yönelik her alçakça saldırıyı devlete mal etme çabası içinde olan terör yandaşları; Ankara Garı önünde gerçekleştirilen ve cumhuriyet tarihinin en alçakça saldırısının devlet tarafından yapıldığı ahlaksız yalanlarını saldırının üzerinden beş dakika geçmeden adeta kusarcasına söylemişlerdi.
Hamile eşlerinin yanında ve sivil haldeki polislerimize askerlerimize arkalarından kurşun sıkacak kadar kalleş ve namert katillere arka çıkmak ve onları masum göstermek için takla üstüne takla atmakta sınır tanımayanlar, kimler tarafından planlanıp kimlerin taşeronluğu ile gerçekleştirildiğini ve aktörlerini çok iyi bildikleri katliamlardan hemen sonra pişmiş kelle görüntüleri ile “katil devlet” diyerek suçu devlete atıyorlar.
Bundan dört beş yıl önce televizyonda bir haber izlemiştim, adını tam olarak hatırlamıyorum ama bir Güney Amerika ülkesinde bir polis müdürü araştırma sorumluluğunu aldığı bütün cinayetleri mümkün olan en kısa sürede çözerek failleri bulmasıyla ünlenmiş ve bu başarısı nedeniyle televizyon programlarının aranılan konuğu olmuş. Ancak araştırma görevinin bizzat kendisine verilmesi konusunda ısrarlı olduğu cinayetleri aydınlatmasından şüphelenen bir savcının ısrarlı takibi sonucunda bu polis müdürünün kendi adamlarına işlettiği cinayetlerin aydınlatılması görevini aldığı, planlayan kendisi olduğundan kolayca çözümleyerek devletten çok miktarda para ödülü aldığı ortaya çıkartılmıştı.
Ülkemizde özellikle 7 Haziran sonrasında devletin dayanıklılığı test edilircesine, bilerek ve isteyerek tırmandırılan ve meydan okuma aracı haline getirilen kalleş ve kahpe terör olaylarından sonra bazı küçük adamların olacakları önceden bilmeleri(!) ya da olaylardan beş dakika geçmeden suçluyu(!) ilan etmeleri aklıma yukarıdaki olayı getirdi.
Eğer suçlularla işbirliği içindeyseniz her şeyi bilirsiniz.
Eğer suçlularla organik bağınız var ve işlenen cinayetler size getiri sağlıyorsa her şeyi bilirsiniz.
Bu filmi defalarca gördük.
Mersin ve Adana’da ki bombalı saldırılar, seçimlerden birkaç gün önceki Diyarbakır saldırısı, Suruç’taki 35 masumun ölümüne neden olan saldırı ve nihayet alçakça planlanmış Ankara saldırısı, aynı merkezden yönetilen örgütlerin devlete diz çöktürme amaçlı terör saldırılarıdır.
Katillere ve teröristlere kimler katil/terörist diyemiyor ve eylemci diyerek kutsuyorsa, kimler onları çiçek çocuklar gibi göstermek için orasını burasını yırtıyorsa ve masum insanlar yerlerde can çekişirken kimler katil devlet diye bağırıyorsa, kimler kan üzerinden rant hesabı ve ölü sevicilik yapıyorsa katiller onlardır, destekçileridir ve sırtlarını yasladıklarıdır.
Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır. Eskiler yalancının mumu yatsıya kadar yanar derlermiş ancak şimdi yalancının mumu öğleye kadar bile yanmıyor.
Bakarsanız görürsünüz.
Sakladıkları gerçeği suratlarındaki “pis” ifadeden anlamak mümkün.
Suçlu bulma telaşlarından anlamak mümkün.
Terör örgütü PKK’yı ısrarla masum gösterme çabalarından anlamak mümkün.
Ve nihayet gerçekler karşısında körlerle sağırların bir olup birbirlerini ağırlamalarından anlamak mümkün.
Devlete suç yüklemekte çita hızına sahip olanların ortaya çıkan gerçekleri görmekte kablumbağa hızına düşmeleri suçüstü yakalandıklarının da açık bir göstergesidir.
Hatırlarsanız Ankara saldırısından 9 saat önce 'Twitter'dan "@DrBereday" kullanıcı adlı bir hesaptan, " 'Bomba' Ankara'da patlayacak!..", "IŞİD Ankara’da patlatmasın?!" ve "Ankara'da yapılacak eylemde IŞİD adı alında müdahale olabilir. Bunu engellemenin yolu Sol örgütlerin direct müdahalesidir. PKK yok bu işte" mesajları atılmıştı.
"@DrBereday" hesabıyla ilgili gözaltına alınan 2 kişi PKK üyesi çıktı. Esrarengiz tweetlerle ilgili gözaltına alınanlardan Erhan Ö'nün, bölücü terör örgütünün çok sayıda eylemine katıldığı ve söz konusu hesabı birinci derecede bir yakınının telefonu üzerinden kullandığı belirlendi. Diğer zanlı Mehmet P.'nin daha önce bombalarla yakalandığı ve 7 Haziran seçimlerinde de vekil adayı olduğu ortaya çıktı.
Anayasa Mahkememizin özgürlüklerin yegane kalesi gibi gördüğü Twitter, terör saldırısını adeta önceden haber veren kullanıcılarının IP adreslerini vermeyince emniyet güçleri, söz konusu isimleri kendi imkanlarıyla IP adreslerini tespit etti. Milyonlarca lira vergi eden bu Amerikan Şirketi Türkiye’de bir ofis açmaya tenezzül etmediği gibi özel hayatın gizliliği gerekçesiyle daha önce de olduğu gibi IP adreslerini vermekte ayak diriyor.
Kapatılsın, yok edilsin demiyoruz. Ancak eşek yüküyle para kazandığı ülkeye vergi vermeyen, mahkemelerin taleplerini ciddiye almayan ve ülke güvenliği gibi hayati bir konuda bile bilgi paylaşmayan bir şirketin bu pervasızlığının da bir bedeli olması gerektiğini düşünüyorum.
Her neyse bu ayrı bir konu.
2012'den beri aktif olan ve saldırının gerçekleştiği gün kullanıcısı tarafından kapatılan hesapla ilgili başlatılan incelemeyi kısa sürede tamamlayan emniyet yetkilileri, terör örgütü PKK üyesi oldukları öne sürülen 2 kullanıcıyı gözaltına aldı.
Gözaltına alınan Suruç nüfusuna kayıtlı Mehmet P'nin (35) ise 1997 yılından itibaren Şanlıurfa ve Diyarbakır'da PKK/KCK terör örgütü içinde aktif faaliyet yürüttüğü, zanlının, terör örgütünün illegal internet sitelerinde müstear isimlerle yazılar yazdığı ve haber sitelerinde çalıştığı belirlendi.
Yine Mehmet P'nin, Şanlıurfa'da Mayıs 2013'te yapılan bir operasyonda, içerisinde yaklaşık 21 kilogram TNT görünümlü patlayıcı madde bulunan anti tank mayını gövdesi, 3 plastik kutu içerisinde yaklaşık 4 kilogram TNT, 14 F1 model el bombası gövdesi ve 14 fünye grubu, 30 elektrikli fünye ve 7 uzaktan kumanda sistemi ele geçirilen operasyon kapsamında gözaltına alındığı tespit edildi.
Mehmet P'nin 2013 yılında yargılandığı davada, Kobani'de bomba eğitimi aldığının tanık ifadeleriyle kayıtlara geçtiği, 2013-2014 yılları arasında söz konusu davadan dolayı tutuklu kaldığı belirlendi.
Demek ki neymiş?
Devlet katil değilmiş..
Demek ki daha başından itibaren devlete katil ilan edenler olacaklardan haberdarmış.
Demek ki PKK ile DAEŞ kanka imiş.
Birisi iyi polisi oynuyormuş öteki kötü polisi.
Güney Amerika’daki polis şefi gibi işledikleri ve işlettikleri cinayetleri bilenler artık suçüstü yakalanmışlardır.
Yapılan DNA karşılaştırmaları sonucunda Ankara katliamını yapan alçakların Suruç canlı bombacısı Abdurrahman ALAGÖZ’ün ağabeyi Yunus Emre ALAGÖZ ile Ömer deniz DÜNDAR’ın isimli DAEŞ militanları olduğu hemen hemen kesinleşti.
Peki nasıl oluyor da DAEŞ tarafından gerçekleştirilen alçakça katliamdan saatler önce PKK’lıların bilgisi oluyor?.
Ya da bu katliamdan niye sadece PKK’lıların bilgisi oluyor?
PKK’lıların bilgileri olduğu için mi bağlamacılar, bozacılar şıracılar ne söyleyeceklerini önceden hazırlıyorlar?..
Bakın; terör örgütü PKK’nın Avrupa’daki yayını ''Yeni Özgür Politika'' gazetesinde “Hüseyin Ali” mahlasıyla yazan PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından terörist Mustafa Karasu, Ankara’daki bombalı saldırının istihbaratının bir hafta önceden Kürt siyasetçilere geldiğini söylüyor.
İşte bu açıklamaya Milliyet Gazetesindeki köşesinde yer veren Melih Aşık, "Kandil bu istihbaratı anında HDP’ye aktarabilir, miting iptal edilebilirdi. Neden bu yapılmadı?" diye soruyor.
Melih AŞIK’ın köşesinde yer verdiği sendikacı Ahmet ŞENTÜRK anlattıkları ise işin aslının hiç te devleti katil ilan edenlerin iddia ettikleri gibi değil.
“Onlarca miting organize etmiş bir arkadaşınızım. Örneğin 1996’da Kızılay Meydanı’nda 150.000 kamu çalışanının 36 saat süreli eylemini yönettim. Bu tarz etkinlikleri düzenleyen örgütler katılımcıların her türlü lojistik ve güvenlik önlemlerini alırlar. İşi zaten muhalifi oldukları iktidarın insiyatifine bırakmazlar. Bu DİSK, TTB, TMMOB ve KESK gibi örgütlerde geleneksel işleyiştir.
Görüntüden izliyorum; sakallı biri megafonu kapmış, ’HDP’liler bu tarafa’ diye anons ediyor. Yönlendirdiği yerde az sonra malum olay gerçekleşiyor. Kimdi bu sakallı? Bu kitle bu kadar sahipsiz mi?
Suruç ve Ankara, ikisinde de düzenleyiciler gaflet ve dalalet içerisindedirler. Bunun özeleştirisi mutlaka yapılmalıdır.”
Evet... 1 Mayıs gibi etkinliklerde güvenliği tamamen kendi elemanlarıyla sağlayan, bu konuda çok deneyimli DİSK gibi kuruluşlar bu duyarlığı Ankara’daki mitingde neden göstermediler? Sormalı.."
Bunları ben demiyorum, bunları iktidardan birileri söylemiyor bunları muhalif olan bir dürüst sendikacı söylüyor ve soruyor.
O zaman biz de soralım şen sazın çatlak sesli bülbüllerine…
Suruç’ta canlı bombanın kimliğini 35 kişinin öldüğü katliamın o korkunç ortamından birbuçuk gün sonra herhangi bir tahribata uğramadan nasıl bulabildiniz?
Ya da o kimlik belgesi zaten sizin eliniz de mi idi?
Kimliğini aldığınız katili ölüme siz mi gönderdiniz?.
Bu kimlik belgesinin bulunduğu meydanda ölümlerine neden olduğunuz 35 gariban dışında şen sazın bülbülleri ve lağım farelerinden hiç kimse neden yoktu?.
Çünkü biliyordunuz. İşte bu yüzden Kobani’yi yardım götüreceğiz diye kandırıp topladığınız garibanları ortada bırakıp tüydünüz.
Siz Ankara saldırısını da biliyordunuz. Hiç kıvırmayın biliyordunuz.
Ama kandan beslendiğiniz için 7 Haziran öncesi artı 2 puan getirir hesabı buradan da bir puan hesabı yaptınız.
Lakin çekirge bu sefer sıçrayamadı.
Devlet bu hainliğin ve alçaklığın hesabını sormak için bu sefer işi sıkı tutuyor.
Her ne kadar içimizdeki İrlandalılar bilgi sızdırarak maniplasyon yapmaya kalksalar da bu sefer kaçış yok. Bakın 5 günde ne kadar büyük mesafe alındı.
Zaten gerçekler ortaya çıktıkça bazılarının kıvırmaya başladıkları da gözden kaçmıyor. İleride daha çok kıvıracaklarından Asena’dan ders almalarında fayda var.
Bu Devlet şimdiye kadar görülmemiş bu ihanetin ve alçaklığın hesabını soracak güce sahiptir.
Devlet; İnlerinize giriyor ve kafanızı kırıyor ve hergün etkisiz hale getirdiği çete mensuplarınızın sayısını veriyor. Yani devlet yaptığını ve yapacağını söylüyor. Gizlisi saklısı yok.
Peki siz bu ölü sevicilik ve kandan beslenmeyi ve gözümüze bakarak yalan söylemeyi daha ne kadar sürdüreceksiniz?...
Eğer hala birilerini kandırmayı başarabiliyorsanız onların aptal olduklarını düşünmeyin, bu sadece size hak ettiğinizden fazla güvenilmesindendir.
Ama bu güvenin de bir sonu vardır.
Bütün insanları belirli bir süre aldatabilirsiniz.
Bazı insanları her zaman aldatabilirsiniz.
Ama herkesi her zaman asla..