Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak ve gelecekte karşı karşıya kalacağı daha büyük risk ve tehditler nedeniyle Ortadoğu’da bir terör devleti kurulmasını önlemek için başlattığı, sivillere en küçük bir zarar verilmeksizin, beklenenden de büyük bir hızla yürüttüğü “Barış Pınarı Harekatı” aslında ne mal olduklarını bildiklerimiz sözde müttefik, sözde din kardeşi ve sözde dostlarımızın kirli yüzlerini bir kez daha ortaya çıkarttı.
Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, BAE, Umman, Yemen, Kuveyt, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya, Sudan, Somali, Filistin, Cibuti, Komorlar’dan oluşan Arap Birliği, Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye yönelik düzenlediği Barış Pınarı Harekatı'nın ardından Mısır'ın çağrısıyla olağanüstü toplandı.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt; Türkiye bölgedeki tek amacının terör koridorunu temizlemek olduğunu defalarca dile getirmesine rağmen, Harekatı 'egemenliğe saldırı' olarak yorumladı.
Bölgenin yıllardır terör örgütü PKK/YPG'nin işgali altında olmasına, Arapların evlerine barklarına el konulmasına, her evden bir çocuğunu asker olarak vermeyenlere en ağır işkence ve zulümlerin yapılmasına, cinayetlere, tecavüzlere, katliamlara ses çıkarmayan onursuz Arap Birliği, Türkiye'nin Güvenli Bölge oluşturmak maksadıyla girdiği Fırat'ın doğusundaki harekatla ilgili olarak, kucaklarında oturdukları sahiplerine şirin görünmek için "Bu bir Arap devletinin topraklarını istila edip egemenliğine saldırmaktır" yorumunda bulundu.
Avrupa ve ABD’ye metreslik yaparak iktidarlarını sürdüren ve halklarına zulmeden yönetimlerin (yani siyasal fahişelerin) değil Türkiye’yi eleştirmelerinin, destek vermelerinin de hiç bir anlamı/değeri yoktur.
Misal; uydurma suçlarla cüppeli palyaçoların çadır tiyatrosunda yargıladıkları Mısır’ın halk oyu ile seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin mahkemede can çekişerek ölmesini ellerini ovuşturarak izleyen aşağılık katil Sisi Yönetiminin, Gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı katledip cesedini parçalara ayırdıktan sonra yakarak yok edecek kadar gözü dönmüş, Yemen’de bebeleri bombalayan sözüm ona Müslüman Suudi Arabistan’ın, İsrail’in çoban köpeği BAE’nin Türkiye’nin yanında olmaları bizim utancımız olurdu.
“Kendi muhtac-ı himmet dede, kime himmet ede” özdeyişinde anlamını bulduğu üzere kendilerine ve halklarına hayırları olmayan ve ABD’nin koynuna girerek iktidarlarını sürdürmeye çalışan elleri kanlı kahpeleri ciddiye alacak değiliz.
İt ürür kervan yürür.
Arap Birliği toplantısında alınan kararlara imza koymayarak; Hazreti İbrahim’in atıldığı ateşe su götüren karınca misali saflarını belli eden Somali ve Katar’a vefaları için teşekkür ediyoruz.
Ancak bizi üzen Türkiye’nin haklarını korumak için her platformda büyük bir mücadele verdiği Filistin Yönetiminin ihaneti, nankörlüğü ve kalleşliği oldu.
Filistin sorununun yıllardır; bunlar gibi basiretsiz, kalleş, nankör ve hain yöneticiler yüzünden çözülemediği ve Filistin halkının çile çektiği anlaşılıyor.
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, Barış Pınarı ile ilgili olarak "Filistin, Suriye'nin kuzey sınırında olanlara dair hiçbir açıklamada bulunmadı, bulunmayacak." ifadelerini kullanmış.
Sayın Cumhurbaşkanı çok kısa bir süre önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yıllar itibariyle küçülen Filistin haritalarını göstererek “merak ediyorum İsrail’in sınırları nerede bitiyor” diye sormuştu.
Her fırsatta Filistin ve Filistinlilerin sorunları ile ilgilenen onların hak ve hukuklarını savunan Türkiye’ye uyduruktan bir sözlü bir desteği bile veremeyen, bırakın desteği bir açıklama yapmaktan dahi korkan, bir Katar ve bir Somali kadar olamayan Filistin Yönetimine bu kalleşliğinin hesabının sorulacağına inanıyoruz.
Gelelim Mehmetçiğin döktüğü kanla çizilen sınırlarda yine Mehmetçik tarafından canı ve malı korunarak görev yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı denilen zata.
Mustafa Akıncı Facebook hesabından yaptığı açıklamada, operasyona açık bir destek belirtmediği gibi, Kıbrıslı Türklere yönelik katliamlara son veren 1974 Barış Harekatı'nın da bir savaş olduğunu savunmuş.
Akıncı, "1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce diyalog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir" ifadelerini kullanmış.
Yani her türlü ihtiyacını karşılayan, güvenliğini sağlayan, hatta suyunu dahi gönderen, bütçedeki açıklarını kapatan, velinimeti Türkiye’ye teröristlerle katillerle diyalog çağrısı yapması nankörlük değil de nedir?..
Bu kadarını Markus Junius Brütüs bile yapmamıştı.
Sivil yerleşim alanlarına 800’ün üzerinde roket atılırken, çocuklar, bebekler öldürülürken sesini çıkartmayan, katil PKK/PYD/YPG’ye tek söz etmekten aciz ve kendilerini tanıyan tek Devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin katillerle diyalog yapmasından bahsedecek kadar gaflet içindeki birisinin bir Türk Devletinde Cumhurbaşkanı olabilmesi ne acı.
Kuzey Kıbrıs böyle basiretsiz bir Cumhurbaşkanını hak etmiyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyalogla değil kanla Mehmetçiğin ve mücahitlerin kanıyla kurulmuştur.
Ve bugüne kadar da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk ordusunun desteği ile ayaktadır.
Rumlara, ABD’ye şirin görünmekle ayakta kalabileceğini zanneden, Kıbrıs Harekatından sonraki en büyük operasyonda bile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında olduğunu açıklayamayan bu zata hak ettiği karşılığın verileceğinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmesi yüreğimize su serpmiştir.
Hiçbir ihanet ve nankörlük karşılıksız kalmamalıdır.
“En büyük körlük, nankörlüktür” diyen Hacı Bektaş-i VeIi,
“Kötü insanlar aynı zamanda nankördür de” diyen Cervantes,
“Nankörlük, zayıf insanların işidir, kudretli insanlar içinde asla nankör olana rastlamadım” diyen Goethe,
“İnsanlara, kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız.” diyen Balzac
“Sadakanı kör dilenciye vermeyi tercih et, seni görmeyeceği için nankörlükten kurtulursun.” diyen Cenap Şahabettin
“Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen; fakat hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen kimsedir” diyen Oscar Wilde’ın,
Bu sözleri Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya ne kadar da yakışıyor.
XXX
Belçika Futbol Federasyonu tarafından “asker selamı vermelerinden ötürü” 9 yaşındaki çocuklardan oluşan altyapı takımı Beringen Türkgücü (Turkse FC) hakkında soruşturma açılması, Buhndesliga 2. Takımı St. Pauli sosyal medyada Mehmetçiğe destek mesajı paylaşan Türk Futbolcu Enver Cenk Şahin’in kadro dışı bırakıldığını açıklaması,
Arnavutluk ve Fransa Maçlarından sonra futbolcularımızın asker selamı vererek Mehmetçiğe destek olmalarından rahatsız olan UEFA’nın soruşturma açılacağını söylemesi, Fransa Spor Bakanı Roxana Maracineanu’nun, Fransa maçında atılan gol sonrası asker selamı veren Türkiye A Milli Takım'ın futbolcularının spor ruhuna aykırı davrandığını gerekçe göstererek, oyunculara UEFA'dan "örnek ceza" verilmesini talep etmesi,
Harekatın başarısından deliye dönen PKK terör örgütünün Avrupa’nın hemen her yerinde Türklere, Türklere ait işyerleri ve camilere saldırılarına müdahalede bulunmayıp trene bakan öküz gibi bakan faşist ve barbar batının yüzündeki “medeni maskesini” indirivermiştir.
Asker selamından rahatsız olan medeni(!) Fransa (LaFarge aracılığı ile) PKK/PYD/YPG’nin çimento/tünel sponsorluğunu yapmakta hiç bir sakınca görmüyor.
Cezayir’de Ruanda’da yüzbinleri katledip soykırım yaptığını unutup Türkiye’nin sivilleri vurduğu yalanı söylüyor.
Hiç utanmıyor, hiç yüzleri kızarmıyor.
Koca koca devletler, sosyal medyada yayımlanan ve iki dakika sonra yalan olduğu gözlerine sokulan üfürmelerden medet umuyorlar.
Asker selamından ödleri patlayan ve yalandan medet uman terör sevicilerin düştükleri rezilliğe bakın.
Medenilerin(!) ahlaksızlığı böyle bir şey olsa gerek.
Türkiye Barış Pınarı operasyonu ile öyle büyük bir planı bozmuştur ki (bir türlü sesleri solukları çıkmayan ödlek sanatçı/akademisyen/edebiyatçı bozuntularına ve yalan haber yayan klavye farelerine inat) yürekli futbolcularımızın/dünya şampiyonu sporcularımızın Mehmetçiğe destek için asker selamı vermelerinden bile rahatsız olmuşlardır.
Daha açık bir ifade ile korkmuşlardır.
Mehmetçiğe verilen selamdan bu kadar korkanlar Mehmetçiği karşılarında görseler kim bilir ne yapacaklar?..
Bu nasıl bir utanmazlıktır?.
Bu nasıl bir rezilliktir?..
Bize medeniyetin beşiği diye gösterilen ülkelerin nasıl zorba olduklarına, kendilerinden olmayanlara nasıl hayat hakkı tanımadıklarına, elleri kanlı katillere nasıl destek olduklarına, nasıl ırkçı/faşist bir kafaya sahip olduklarına bundan daha iyi bir örnek olabilir mi?..
Bunların ellerinde destekledikleri terör örgütü tarafından katledilen her vatandaşımızın kanı vardır.
Yıllardır besledikleri ve destekledikleri terör örgütleri aracılığı ile bizi oyalayarak gelişmemizi engelleyen ve binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olanların bir fahişeden daha ahlaksız ve onursuz olduklarını gördük.
Daha birkaç hafta önce Türkiye’de şirket kuran Volkswagen Manisa’ya fabrika kurma kararını Barış Pınarı Harekatı nedeniyle ertelemiş.
Böyle ahlaksız bir şirkete verilecek en güzel cevap ürettiği araçları almamak olur.
Çok iyi ölü taklidi yapan bazı ünlülerimiz(!)sessizliklerini korurken, geçen yıl Türkiye'ye yerleşip Müslüman olan ünlü ABD'li sanatçı Della Miles, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesini ziyaret ederek, Türkiye'nin sivilleri hedef alan terör örgütüne karşı başlatmış olduğu harekata destek vermek için bölgeye geldiğini aktararak, kendisinin de bir anne, kız kardeş olduğunu ve insanların yanında olduğunu göstermek için geldiğini söyledi.
Bununla da yetinmedi, Barış Pınarı Harekatı'nın sonuna kadar devam etmesi gerektiğini ifade ederek, "Ben operasyon için, 'lütfen durmayın yürüyün' diyorum ve inşallah sonuna kadar devam etmeliler ve bu işi bitirmeliler. Teröristleri bu bölgeden uzaklaştırmalılar ve bu bölgeye huzur gelmeli. Sadece ben kendim için değil tüm dünyadaki insanlar buna katkıda bulunmalılar" diye konuştu.
Bir sene önce bu ülkeye yerleşen bir yabancı bile gerçekleri görüp hiç kimseden korkmadan “sonuna kadar devam edin ve bu işi bitirin” diyerek desteğini ifade etmek için bölge halkıyla buluşurken, bu büyük mücadelede ordunun/milletin ve devletin yanında yer almadıkları gibi kara propaganda yaparak harekatı itibarsızlaştırmaktan utanmayan ve ihanette sınır tanımayan terör örgütü ağzıyla konuşan içimizdeki beslemeleri, Brütüs’leri ve İrlandalı’ları popüler deyimle “not alıyoruz”.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi;
“Vatana ihanetin nedeni olmaz. Er ya da geç bedeli olur.”