Muğla'da üniversiteli Pınar Gültekin'i boğduktan sonra varile koyup yakan Cemal Metin Avcı'nın 'canavarca hisle eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürme' suçundan yargılandığı davada karar çıktı.
Mahkeme heyeti, 23 aydır tutuklu Avcı'ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi ardından haksız tahrik indirimi uygulayıp cezayı 23 yıl hapse düşürdü. Sanığın tutuksuz yargılanan kardeşi Mertcan Avcı, annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan'ın beraatlarına karar verdi.
Katilin kardeşinin cep telefonu cinayet mahalli yakınından sinyal veriyor.
Aile olaydan sonra bağ evine gidip ortalığı temizliyor.
Katil, Pınar'ı yakıp üzerine beton döktüğü 162 kiloluk varili tek başına araçtan indiriyor.
Gültekin’in ailesinin Avukat Rezan Epözdemir’in söylediği gibi; “162 kilogram varili tek başına kaldırmak için Süpermen olmak gerekiyor".
Ama mahkeme bunların hiç birini dikkate almıyor.
Yoldan rastgele bir ortaokul öğrencisini çevirip sorun bakalım bir insan 162 kiloluk bir varili tek başına taşıyabilir mi?
Yargılamanın başında itibaren mahkemenin tavrı eleştiri konusu idi.
Pınar Gültekin’in avukatının da ifade ettiği üzere Mahkeme heyeti ilk günden itibaren “tahrik” unsurunu ön plana çıkartarak davayı bu çerçevede yürüttü ve sonuçta da bu adaletsiz kararını verdi.
İyi ama bu kadar da “Kör kör parmağım gözüne” olmaz ki!..
Mahkeme heyetine göre; Pınar Gültekin'i gözlerden uzak bir bağ evine götürüp bayıltmak, varile koymak, benzinle diri diri yakmak, üzerine beton dökmek, varili ormana götürüp nehre atmayı tasarlamak “eziyet ederek öldürmek” olmuyormuş.
Çünkü ortada tahrik(!) varmış.
Adli Tıp raporunda yer alan; “Ceset, cenin pozisyonunda sola doğru kıvrık ve kafası sol aşağıya sarkık şekilde... Altı defa boynuna dolanmış, yedinci halka ağzından geçen bağ (halat) görüldü. Halatın altı defa boynuna dolanmış ve iyice sıkıştırılmış olduğu görüldü. Dokular ve kaslar önemli oranda kömürleşmiş, kolayca ayrılabilen haşlanmış et görümündeydi Kişinin ölümünün boyna basıya bağlı mekanik asfiksi sonucu meydana gelmiş olabileceği gibi boyna bası eylemi sonrası kişi yaşıyor iken yakılmasına bağlı da ölümün meydana gelmiş olabileceği” ifadeleri kan dondurucu.
Bizim kanımız dondu ama mahkemeye göre bunlar hep tahrikten kaynaklanmış.
Tahrik olmasaymış canavarca hisle ve eziyet çektirerek cinayet işlenmezmiş.
Adli Tıp Raporuna göre; yaşıyor iken yakılarak öldürülen, boynuna 6 kez halat dolanan bir masum kimi nasıl tahrik edebilir?
Maktulün dokuları ve kasları önemli oranda kömürleşerek kolayca ayrılabilen et görünümüne gelecek kadar vahşi bir cinayeti işleyen katil nasıl tahrik edilmiş olabilir?
Hayır hayır bu adalet olamaz.
Açık konuşalım.
Mahkeme suçluları korumuş bir tek madalya ile taltif edilmelerini istemediği kalmıştır.
Zaten verilen de ceza değil ne yazık ki ödüldür.
Bu kadar vahşi bir cinayette kamu vicdanını tatmin edecek adil bir karar vermek yerine adını tahrik koydukları bir indirimle cezayı 23 yıla düşürmeleri ve aile fertlerini sütten çıkmış ak kaşık ilan etmeleri yargıya duyulan güveni sarsmakla kalmaz benzer eylemler tasarlayanlara cesaret verir.
Mahkemelerin kararlarında bağımsız olmaları kamu vicdana karşı sorumlu oldukları gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.
Bu nedenle Mahkemenin Kararı en az cinayet kadar yaralayıcı olmuştur.
İstenildikten sonra her cinayette indirim sağlayacak bir tahrik bulmak mümkündür.
Ancak hiçbir tahrik; 'canavarca hisle eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürmenin” cezasını hafifletmez.
Bir üst mahkemenin bu adaletsiz, suçluları koruyan ve yargıya güveni sarsan kararı bozarak kamu vicdanını rahatlatacağına inanıyorum.
Çünkü bu ülkede adil kararlar veren, suçluların hak ettikleri cezaları almaları, masumların haklarının korunmaları için kılı kırk yaran, titizlikle karar veren binlerce hâkim olduğunu biliyorum.
Nitekim Muğla C. Başsavcılığı ile davaya müdahil olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstinaf başvurusu yapacaklarını açıklayarak bu hukuka ve vidana aykırı adaletsiz kararın hukuk sistemi içinde düzeltilmesi için ilk adımı attılar.
Bu tür adaletsiz kararlar yargı sistemi içinde düzeltilmez ise adalet mazlumu değil güçlüleri korumuş olur.
Mazlumu koruyamayan adalet te adalet değil işkencedir.
Bunlar kimlerin dostları?
2018’de HDP’den Diyarbakır Milletvekili seçilen ve halen HDP’nin yedek partisi DBP’nin Eş Genel Başkanı olan Salihe Aydeniz Bebek katili PKK elebaşı Abdullah Öcalan lehine İstanbul Kadıköy’de düzenlenen yasadışı gösteride polis memurunu yumrukladı.
Salihe Aydeniz’in CV’si çok zengin:
Hakkında TBMM’de 80 fezleke bulunuyor. Bu fezlekelerin 57’si “terör örgütü propagandası yapmak”, 24’ü “suçu ve suçluyu övmek”, 15’i “toplantı ve gösteri yürüyüş kanununa muhalefet”, 12’si “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik”, 7’si “görevi yaptırmamak için direnmek”, 2’si “silahlı terör örgütüne üye olmak”, 2’si “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret”, diğer üçü de “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “suç işlemeye alenen tahrik” ve “kamu görevlisinin görevini yapmasına engel olmak” suçlarından düzenlendi.
Ebelik mezunu olan Salihe Aydeniz Sur’daki hendek-barikat teröründe yaralanan teröristlerin tedavi edilmesini sağladı, doktor, hemşire ve tıbbi malzemeler temin, Suriye’de ve Kuzey Irak’ ta yaralanan PKK’lı teröristlerin tedavilerini, sevk ve idarelerini, tedaviyi yapacak sağlık mensuplarını organize edip sağlık malzemeleri ve teknik malzemeler temin etti. 2014-2015 yıllarında Sur’daki bir Halkevi’nin alt katını tedavi için hazırladı. Çatışmalarda yaralanan teröristlerin burada tedavi olmalarını sağladı. Yaralanan teröristlerin yakalanmamaları için güvenli yerler oluşturdu.”
Operasyonlarda öldürülen teröristlerin cenazelerine katılan Aydeniz’in, PKK yanlısı oluşumlar ile çeşitli sivil toplum örgütlerini bir çatı altında toplamak için oluşturulan DTK’nın başkanlık divanında olduğu da tespit edildi. Kadıköy’deki yürüyüş Aydeniz’in polisleri hedef alan ilk saldırısı da değil. 13 Şubat 2019’da Van İpekyolu’nda “Terörist başı Abdullah Öcalan” için düzenlenen kanunsuz gösteride sahne alan Aydeniz, bir kadın polise saldırmıştı. Aydeniz, gösteriye müdahale eden kadın polis memurunu elinden ısırıp yaralamıştı.
Söylenecek çok şey var ama biz üç soruyla yetinelim?
Bunlar kimlerin dostları?
Polisi ısıracak, yumruklayacak cesareti kimlerden almaktadırlar?
Bu milletin vergilerinden maaşını alıp bu millete ihanet eden hainlere daha ne kadar katlanacağız?
Kimlerin korktuğunu anlamak için paçalarına bakın…
Twitter'dan yapılan fake haberde "Bayraktar Siha üretimi durduruldu. Dışişleri Bakanı Sezgin Tanrıkulu Türkiye'nin savaş suçu işleyen bu ölümcül silahlara ihtiyacı olmadığını söyledi. SİHA üretim merkezini yurt dışına taşıması için Selçuk Bayraktar'a iki hafta süre tanındı" denildi. Bu haberi büyük bir coşkuyla paylaşan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu "Bu korku size yeter troller Ama emin olun adil olacağız." Demiş.
Kendi kendine gelin güvey olmalarına sözümüz yok.
Ancak böyle rahatlıyorlar.
Ancak; kimin/kimlerin korktuğunu SİHA’lar teröristleri vurdukça sesin kimden geldiğine bakarak anlayabilirsiniz ama sesten anlayamıyor iseniz size bir tüyo vereyim; paçalarına bakın, kimlerin paçasından akıyorsa korkudan ödleri patlayanlar onlardır.
Bir de yüz puanlık bir testimiz var;
Sizce TR 705 kimin adına konuşuyor?
a) ABD
b) AB
c) PKK
d) Fetö
e) Hepsi.